DepremzedelerIcinHukukRehberi

8 DEPREMZEDELER İÇİN HUKUK REHBERİ onurlu ve iyi bir yaşam sürmeye olanak veren nitelikli bir çevrede, özgürlük, eşitlik ve tatmin edici yaşam koşulları temel hakkına sahiptir ...” denilmiş ve ardından gelen 28 Ekim 1982 tarihli Dünya Doğa Şartı ile de, çevre hakkının uygulamaya konulması konusunda, devletlerin yükümlülükleri ile bireylerin olanaklarını belirleyen daha somut ilkeler öngörülmüştür. Uluslararası nitelikteki bu oluşumların etkisiyledir ki; “Ekolojik Çağ” adı verilen son çeyrek yüzyıl boyunca, yeni bir Anayasa hazırlayan ya da Anayasasını değiştiren devletlerin Anayasalarında olduğu gibi, bizim Anayasamızın 57. maddesinde de “Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler” hükmüne yer verilmiştir. Bugüne kadar yaşanan felaketler; başta yerel yönetimler olmak üzere, gelmiş geçmiş merkezi yönetimlerin gerek Anayasa’nın gerek imar yasa ve yönetmeliklerinin kendilerine yüklediği görev ve sorumlulukları yerine getirmediklerini ve /veya eksik ya da kusurlu yerine getirdiklerini açık seçik ortaya koymuştur. Bunun hukuktaki adı “hizmet kusuru”dur. O nedenle, yerel yönetimler ile merkezi yönetimin kendisi, deprem sonucu doğan tüm maddi ve manevi zararlardan dolayı, zarara uğrayanlara karşı “hizmet kusuru” ilkesi gereğince hukuken ve doğrudan sorumludur. Bu durumda devletin; vatandaşı, ne kadar sürede sonuçlanacağı ve sonuçlandığında tahsil imkânı olup olmayacağı belirsiz olan bir hukuk savaşına mecbur bırakmayıp, kamusal zarar yanında özel yani vatandaşın zararının da envanterini ivedilikle çıkartarak depremzedelerin tüm zararını karşılaması, tazmin ettiği bu zararı daha sonra ikincil derecede sorumlu ve kusurlu olan yüklenici, mimar, mühendis, yerel yönetim görevlisi gibi kişi ve kuruluşlara rücu etmesi gerekir. Aksi hâlde fiziki, teknik ve insan dokusu ile donanımındaki eksiklikler ve yetersizlikler nedeni ile olağan koşullarda dahi sağlıklı ve hızlı hukuk servisi yapmakta yetersiz kalan mevcut yargı birimlerinin, olağanüstü koşullarda adalet hizmeti vermesi, bu bağlamda açılacak binlerce davanın altından kalkması fiilen ve maddeten mümkün değildir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1