Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 4

Avukat Gökhan Candoğan Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Başkanı 21. Yüzyılı ve Hukukun Geleceğini Anlamak ve Anlamlandırmakta Vazgeçilmez Bir Enstrüman Olarak Çevre Hukuku Yaşadığınız ülkede, yıllardan bu yana çevresel yükümlüklere uymaksızın, kirleticiler için belirlenen sınır değerleri aşarak, kömürden elektrik enerjisi üretmekte olan termik santraller var. Gün gelir, bu santraller, çevresel yü- kümlülükleri de yerine getirmek üzere yatırım yapılması gibi bir hedefle özelleştirilir. Özelleştirme ile santralleri devralan şirketler, belirli bir sürede gerekli yatırımları yapma söz verirler. Ama, yapmazlar. Sonra, yeni bir süre daha verilir. Yine yapmazlar. Bu arada, ülkenin en yüksek mahkemesi, alıcıya verilen bu sürenin Anayasa’nın ihlali anlamına geldiğine karar verir. Sonra bir kez daha süre uzatımı gelir ama yüksek mahkeme kararının yürürlüğe girmesinden sonra. Yani, aradaki beş altı aylık sürede, hiçbir yasal düzenleme, koruma olmadan, yasalara aykırı bir şekilde açık tutulup faaliyette bulunur bu termik santraller. Dayanamaz, gider termik santralin çevreyi kirle- terek faaliyette bulunması konusunda farkındalık yaratmak için bacaya çıkar, pankart açarsınız. Ardından size, işyeri dokunulmazlığını ihlalden dava açılır. Şekilsel baktığınızda, işyerine girilmiştir. Öyle mi? Peki, o işyeri/termik santral, o gün, yasal bir şekilde mi faa- liyette bulunuyordu? Çevre yükümlülüğünü yerine getirmediği için kapatılmış olması gerekmez miydi? İdare üstüne düşeni yapmamış ise, işyeri dokunulmazlığını ihlal suçlamasını ortadan kaldıran bir “hukuka uygunluk sebebi” oluşmamış mıdır? Termik santrali açık tutan idare görevlileri, görevlerini ihmal etmiş sayılmazlar mı? Sizden şikayetçi olan santral sahibine karşı tazminat davası açsanız, sonucu ne olurdu? Hangi fiil daha ağırdır? Hangisinde üstün kamu yararı vardır? Tek bir örnek olayda dahi, o kadar çok hukuk alanı birarada, etkileşim halinde ki. Ceza hukukundan, borçlar hu- kukuna, oradan idare hukukuna… Ve salt şekilsel bir bakış açısıyla, adil bir sonuca varmanız, mümkün değil. Biraz hayal gücü, biraz bilindik kavramların yeniden tanımlanması, kalıpların dışında düşünme ihtiyacı. Bir çevre sorunu gündeme geldiğinde, çevre hukuku bağlamında düşündüğünüzde, bugüne kadar anlamlı bir bütünlük oluşturan hukuk alanlarının ve çözüm yollarının bir işe yaramadığını sürekli hissedersiniz.. Bir de şu var; çevre ile ilgili hiçbir mesele, basit değildir. Aksine, o kadar birbirine girmiş ve karmaşık ilişkiler söz konusudur ki. Türkiye’nin atık/plastik ithalatı meselesine bakalım. Uzun yıllar, Çin, medeni dünyanın çöpünü alıp güya geri dönüşüm yaptı. Ama ne zaman çevresel yükümlülükler kapsamında mevzuat değişikliğine gidilip atık ithalatı yasaklandı, yeni alıcılar arandı. Bulundu da, birisi Türkiye’ydi. AB’nin plastik çöplerinin bir numaralı ithalatçısına dönüşen Türkiye, ciddi sıkıntılar yaşamak üzere. Ama, burada sorumlu kimdir? Kendi ülkesini, kendi insanını, toprağını, suyunu ve gelecek kuşakların sağlıklı bir çevrede yaşam hakkını görmezden gelen, kendi sebep olduğu kirliliğin sonuçları ile yüzleşmeyecek olmanın dayanılmaz hafifliği ile bu işi sürdüren Türkiye Cum- huriyeti yönetimi mi? Peki, biz ithalatçıysak, bir de ihraç eden olmalı değil mi? Başta İngiltere, İtalya, Belçika, Almanya ve Fransa olmak üzere, AB ülkeleri, kendi ‘gelişmiş çevre koruma kuralları’ kapsamında, plastiği/atığı bize gönderince, sorumluluktan muaf hale mi geliyorlar? Bir de üstüne, bu kadar plastiği üretip kullananlar me- selesine de girmemeli mi? Görüldüğü gibi, çevre meselesinde de bir ‘adalet’ , bir ‘samimiyet’ sorunu var. Üstelik, son derece karmaşık bir denklemle. Hem uluslararası hukuk hem de ulusal hukuk devrede. Birisi nerede başlıyor, diğeri nerede bitiyor; çok belli değil. Çözüm ulusal mı, küresel mi? Tek tek ikisi de değil gibi, sanki. Bu kadar çok yönlü, karmaşık ve uzun soluklu bir çatışma alanında, kısa vadeli, günlük başarılar, elbette önemli- dir ama etkileri son derece kısıtlıdır. Dünya ekosisteminde, her birimizim davranışının oluşturduğu bir etki var. Bu önemli, not edilmeli. Ama her koşulda, küresel düzeyde ama aynı zamanda uluslar olarak, bilimsel bilgi ve veriler ışığında tasarımlar yapıp güçlü bir kararlılıkla uygulayacağımız politikalarla Dünya’ya iyi bir gelecek sağlaya- biliriz. Bu da, bugünün hukukunu, geleceğe taşıyacak bir çevre hukuku tahayyül edip var etmekle mümkün.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1