Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 5

86 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN KASIM 2021 Madde 30 – (Değişik: 26/4/2006-5491/21 md.) Çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyetten zarar gören veya haberdar olan herkes ilgili mercilere başvurarak faaliyetle ilgili gerekli önlemlerin alınmasını veya faaliyetin durdurulmasını isteyebilir. Herkes, 9/10/2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Ka- nunu kapsamında çevreye ilişkin bilgilere ulaşma hakkına sahiptir. Ancak, açıklanması halinde üreme alanları, nadir türler gibi çevresel değerlere zarar verecek bilgilere ilişkin talepler de bu Kanun kapsa- mında reddedilebilir. hükmü, çevre hakkının tam ve etkin bir şekilde kullanılabilmesi için bilgiye erişim hakkının bizim hu- kukumuz açısından da tanınmış olduğudur. Bu çerçevede bakıldığında; günümüz gelişen teknolojilerinin de katkısıyla, çevreye önemli etkileri olacak projeler başta olmak üzere, yurttaşların özellikle yaşadıkları yeri ilgilendiren kararlar hakkında doğrudan bilgi sahibi olmalarının mümkün ve gerekli olduğu açıktır. Bugün, yaşam hakkı çerçevesin- de, sağlık verilerine bir tık ile erişmek mümkün iken, sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı açısından önemli iş/projelere dair bilgilere erişmenin güç olması kabul edilemez. Değerlendirme konusu lojistik liman ve bu liman için yapılacak dolgu malzemesinin temini süreçle- rine dair, tek bir elden, detaylı, doğru ve güncel bilgilerin idare/bakanlıklar tarafından sağlanmamış oluşu, önemli bir eksikliktir. Nitekim, iktidar temsilcileri dahi, sürece gerekli bilgilendirmeler yapılarak başlanmış olması halinde bu denli bir tepki doğmayacağını açıkça ifade etmişlerdir. Bilgiye sahip olan idarelerin iyiniyet, şeffaflık ve hesap verilebilirlik çerçevesinde hareket ederek, gerek yöre sakinlerini gerekse de kamuoyunu yeterli bilgi ile donatmaları, yanlış, hatalı bilginin yayıl- masını, insanların gerçek dışı bilgilerle yönlendirilmemesini sağlayabilecek en temel araç iken, bugün İkizdere sürecinde neyin ne olduğu konusunda sağlıklı bir bilgiye erişim için epey zaman harcamak gerekmektedir. Ötesinde, ÇED Yönetmeliği’nin konuyu düzenleyen hükmünün sürekli değiştirilmiş olması, 25 hektar ve üzeri projeler ÇED’e tabi iken, salt yükümlülükten kurtulmak için 25 hektarın hemen altında ( İkiz- dere Mermer (Bazalt) Ocağı ve Kırma-Eleme Tesisi projesinde olduğu gibi 24,91 hektar ) gösterilmesi gibi hukuku dolanmaya yönelik işlemler, yurttaşların idareye duyduğu güveni sarsarken 1 , insanların haklı, doğal ve samimi tepkilerinden siyasi rant devşirmek isteyen kişi/gruplara da alan açmaktadır. Bu nedenle, gerek bu sürece dair, gerekse önemli kabul edilen projelere dair idarelerde mevcut bilgi ve belgelerin şeffaflık ve hesap verilebilirlik temelinde kamuoyu erişimine açılması, hatta bu tür ÇED süreçlerine dair karar ve süreçlerin ilgili yerleşim yerinde yaşayan yurttaşlara e-devlet kapısı üze- rinden iletilmesi gerekmektedir. Özellikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bilgiye erişim ve yurttaşların kararlara katılımı ile ilgili olumsuz tutumundan vazgeçerek, Aarhus Sözleşmesi ve Çevre Kanunu hü- kümlerini yaşama geçirme yönünden adımlar atmalıdır. 1 2017 yılında ÇED Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle ilgili açılan dava Danıştay 14. Dairesi’nin 2017/2082 E. sayılı dosya- sında görülmüştür. Danıştay14.D. ÇED Yönetmeliği’nin Ek.1 27/a ve Ek.2 49/a maddelerinde yapılan söz konusu değişikliğin yürütmesini durdururken “ dairemizce ÇED süreçleri ve verilen ÇED kararlarına ilişkin açılan davalarda yapılan yargılamalar aşamasında görülmüştür ki, maden ocağı işletmesi kurmak isteyen girişimcilerce yönetmelikte belirlenen 25 hektar sınırı aşılmadan hazırlanan proje tanıtım dosyaları ile ÇED gerekli değildir kararları valiliklerden alınarak faaliyete başlanıl- makta, ancak süreç içerisinde bazen denetimlerdeki eksiklik ya da yetersizlik nedeniyle çalışma sahası 25 hektarın çok üzerine çıkmakta, bazen de ilave maden ocağı çalışma sahası için başvurulara da ÇED gerekli değildir kararları verilerek toplamda 25 hektarın üzerindeki çalışma sahalarına kısım kısım verilen ÇED gerekli değildir kararları ile ocak sahaları genişletilmekte olup, davalı idarenin savunmasına bu yönüyle itibar edilmemiş , nesnel ve teknik bir gerekçeye, herhangi bir rapor, uzman görüşü ya da somut bilgi veya belgeye dayanmayan dava konusu yönetmelik kurallarında hukuka uyarlık görülmemiştir.” gerekçesini benimsemiştir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1