Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 5

47 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN KASIM 2021 Özellikle çevre hakkının önünde rant sağlamak, politik erk elde etmek amaçlı hükümet politikaları yer almaktadır. Çevre-birey ekseninden ziyade; rant-çıkar ekseni düşünülmektedir. Yine var olan hukuki dayanaklar global şirketler ya da yerel yapılanmaların çıkarları uğruna uygulanmamakta ve etkin cezalandırmalar yapılamamaktadır. Hukuksal denetimler ve çevre kanunları çevre için değil dolam- baçlı olarak çevrenin tahribatı üzerinden kazanç sağlamak için kanunu dolanarak uygulamaya geçen şirketler lehine yapılmaktadır. Teknik yetersizliklerin araştırılmaması, çıkan birçok usulsüz ÇED raporu bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Yasaların içeriğindeki etkin denetim ya da ceza mekanizmaları uygulanmamasının yanında; çevreci politikaları özendirici vergi indirimleri ya da ödül mekanizmaları da yeterli sayıda konulmamaktadır. Tüm bunların aksi yönde yapılan çevreci protestolar ise siyasileştirilmekte ve çevreyi koruma adına hareket edenler saldırılar, hedef göstermeler gibi ayrımcı medyatik/politik söylemlere ve hatta şid- dete maruz kalmaktadır. Tüm bunlarla yurttaşlar çevre hakkına erişememekte, bu hakkın içeriğini dahi bilemeden yaşamını sürdürmektedir. Ayrıcalıklı olarak konumlandırabileceğimiz bireyler dahi hak savunusu konusunda edilgenleşirken; çevresel karar alım süreçlerine anlamlı katılım hakkının kullanımında iklim krizini ar- tırıcı yönde en az etkisi olan yoksul, dezavantajlı ya da marjinalleştirilmiş grupların arka plana atılmış konumları çok daha derinleşmektedir. Zira bu gruplar karar alma süreçlerinde daha az temsil edil- mekte; adil, etkili ve meşru politikaların, uygulamaların ve önlemlerin alınması imkânı azalmaktadır. Yeterli uygulama ve koruma alanını bulunmamasına karşın, haklar gerek sözleşmeler gerekse de çok uluslu örgütler nezdinde korunmaya çalışılmaktadır. Bu uluslararası sözleşmelerden çevre adına en önemlilerinden birisi ise Paris İklim Anlaşması’ dır. Paris İklim Antlaşması’nın ortaya konulmasında hükümetlerin yanında yerel hareketlerin ve bireysel aktivizm mücadelelerinin de büyük etkisi olmuştur. Paris Anlaşması’nın giriş bölümünün 11. parag- rafında “İklim değişikliğinin insanlığın ortak bir kaygısı olduğunu kabul ederek, Tarafların iklim deği- şikliğine müdahale amaçlı eyleme geçtiklerinde insan hakları, sağlık hakkı, yerli halkların, yerel top- lulukların, göçmenlerin, çocukların, engellilerin ve hassas durumdaki kişilerin hakları, kalkınma hakkı ve ayrıca cinsiyetler arası eşitlik, kadınların güçlendirilmesine ve kuşaklar arası adalet konularındaki yükümlülüklerine uygun hareket etmeli, bu hususlara saygılı olmalı ve onları geliştirmelidir” denmek- tedir. Paragraf 13’te ayrıca “Tüm ekosistemlerin, bu kapsamda okyanusların bütünlüğünün güvenceye alınması, bazı kültürlerin Toprak Ana olarak adlandırdığı biyoçeşitliliğin korunmasının önemini ve iklim değişikliğine müdahalede faaliyete geçerken ‘iklim adaleti’ kavramının önemi” vurgulanmış ve hak kavramı insan haklarından doğa haklarına kadar genişletilmiştir 8 . Paris Anlaşması’nın giriş bölümünün 14. paragrafında halk katılımına vurgu yapılması, doğa ana tabi- rine değinilmesi, iklim değişikliğinin insanlığın ortak kaygısı olarak gösterilmesi ve 11. paragrafta sa- yıların, kişilerin vurgulanması da bireysel bir kaygı olarak iklim krizini karşılayabileceğimizi gösteren hukuki bir temel oluşturmaktadır. İklim aktivistlerine, sosyologlara, hukukçulara, bu alanda çalışanlara ve iklimi önemseyen tüm bireylere tutunabilecekleri bir zemin sağlamaktadır. 8 (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 2015)

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1