Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 5

46 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN KASIM 2021 eko-merkezci (biyo-merkezci) bir yaklaşıma sahiptir. Bu ise, doğanın ve doğadaki çeşitliliğin korun- masını, insana getireceği yararla değil, doğanın kendinden değerli olduğu temeline dayanmaktadır. İnsanın iyiliğinin yanında, insan olmayan dünyanın iyiliğinin gözetilmesi de zorunlu olmaktadır 6 . Doğa bağlamında düşündüğümüzde doğanın sadece var oluşuyla bir hak süjesi haline gelmesi ge- rektiğini savunan görüşlerin yanında doğayı korumanın insanı ve insan haklarını korumak olduğu- nu içerir görüşler de bulunmaktadır. Bunlar genel olarak yeni nesil insan hakları etrafında toplanan görüşlerdir. Çevre hakkı, çocuk hakları gibi köklü geçmişi olan insan haklarının yanında su hakkı, gelecek nesil hakkı, ekosistem hakkı, çevresel ve iklimsel konularda bilgilenme hakkı, çevresel konularda yargısal başvuru hakkı gibi sürdürülebilir çevre temelli “dördüncü kuşak” hakların da ekoloji yaklaşımında köklüleştiğini görmekteyiz. İklim hukukunun, iklim aktivizminin gelişmesiyle son dönemde de ortaya çıkan özellikle “iklim için okul grevi” hareketi gibi oluşumlarla etkisi artan bir çocuk hakları yönü de bulunmaktadır. Zira ik- lim hukukunun kapsamı kendi egemenlik alanımızı, komşu egemenlik alanlarını ve uluslararası alanı korumak üzerinedir; tüm bunların ucunda da gelecek nesilleri koruma yükümlülüğü bulunmaktadır. İklimin korunması özel ve genel hukuku aşan, disiplinler arası ve dinamik bir konu olduğundan tüm bireyleri ve devletleri ilgilendiren çok kuşaklı bir katmana sahiptir. Çevrenin kirletilmesinde önleyici bir yaklaşım ilkesinin belirlenmesi de gelecek kuşakların ve çocuk haklarının korunması için önemlidir. Zira tarihsel süreci incelediğimizde doğa üzerindeki tahribattan en çok etkilenecek kesimin, kırılgan gruplardan oluşan şimdinin çocukları ve geleceğin yeni nesilleri olduğu görülmektedir. Çevre hukukunun gelişimi ve çevresel değerlere hukuksal güvenceler kazandırılması yolundaki ör- neklerin yaygınlaşmasıyla birlikte, çevre, insan hakları felsefesi alanında tartışılmaya başlanmış ve Üçüncü Kuşak İnsan Hakları ya da Dayanışma Hakları çerçevesinde değerlendirilen “çevre hakkı" gündeme gelmiştir. UNESCO’nun da insan hakkı olarak kabul ettiği "çevre hakkı" üçüncü - kuşak in- san hakları listesine eklenmiştir. Bu kuşak insan hakları, içinde Barış Hakkı, Gelişme (Kalkınma) Hakkı, İnsanlığın Ortak Mirasından Yararlanma Hakkı ile birlikte değerlendirilmektedir 7 . Çevre hakkı açısından yaşadığımız coğrafya irdelendiğinde, Türkiye’de çevre açısından temelde bir etik problemi yaşandığı görülmektedir. Zira çevrenin önemine yönelik farkındalık ve insanın yaşa- dığı çevre/kent üzerinde karar vermeye muktedir olduğu algısı kişilere yerleşmemektedir. Gelecek nesillere haklara yönelik aydınlatıcı bilgilendirmeler yapılmamaktadır. Eğitim, siyaset, sağlık, inşaat, hukuk, turizm ve sayılabilecek çok sayıda alanda holistik bir yaklaşım benimsenmemekte, bundan dolayı da yurttaşların çevre hakkına erişmekten de öte böyle bir hakka sahip olmalarının anlamı bile kavranamamaktadır. Bu durum çevresel konularda yargısal başvuru hakkı da dahil olmak üzere yeni nesil insan haklarının toplum tarafından içselleştirilememesi ve tabii bireylerce bihaber kalınması ile sonuçlanmaktadır. Bu da gerek toplumsal gerekse de bireysel hak arayışının önüne geçmekte ve pasifize olmuş bireylerle birlikte işlemez bir hukuki zemin yaratmaktadır. Hukuki ihlaller karşısında içselleştiremedikleri her hak için etkiye tepki göstermeyen sessiz yığınlar oluşmakta ve tek tek bi- reylerin oluşturduğu bütünsel grupların ses çıkarıcılığının azalmasıyla toplum denetim mekanizması olma özelliğini yitirmektedir. Ancak bu durum doğanın tahribatını hız kesmeden sürdüren şirketlerin ve devletlerin çıkara dayalı politikalarının uygulamasını kolaylaştırmaktadır. 6 ÖNDER, Tuncay: a.g.e., s. 150 7 (ERTAN, Dr. Birol, a.g.e. sayfa:96 tarih yok)

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1