Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 5

32 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN KASIM 2021 Bu çerçevede, idarenin çevre konusunda denetim ve gözetim yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle mali sorumluluğunun kaynağı, idarenin kamu gücüne dayalı yetkileridir. İdare, doğrudan zararı ortaya çıkaran faaliyeti yapmasa bile o faaliyetin denetlenmesinde bir kusuru olması duru- munda dolaylı bir biçimde sorumludur. Çevre kirliliğinin ortaya çıkmasında, idare doğrudan kirliliği yaratan faaliyette bulunmasa bile kirliliği yaratan faaliyet ve tesislerin izlenmesi ve denetlenmesinde idarenin sorumluluğu bulunmaktadır. Örneğin Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorununun çözümü ve atılması gereken adımlar konusunda son dönemde pek çok tartışma bulunmaktadır. Marmara Deni- zine üç farklı havzanın atıkları boşalmaktadır. Öncelikle bu atık yükünün azaltılması gerekmektedir. Ayrıca izleme ve denetim uygulamasının daha etkin yapılması gerekmektedir. Bunun yanı sıra, bü- tünleşik kıyı alanları yönetimi de önem arz etmektedir. İdare mevzuatta kendisine yüklenen bütün bu görevlerini yerine getirmiş midir? Denetim yoluyla ilgili mevzuata uyulup uyulmadığının tespit edilmesi, uymayan tesislere de yaptırım uygulanması gerekir. Bu tespit üzerine her ne olursa olsun, kirliliğe neden olan tesisler durdurulmalı veya kapatılmalıdır. Bunun için denetim sisteminin etkin şekilde çalıştırılması gerektiği açıktır. Bu çerçevede belirtilmelidir ki, idare çevreyi koruyucu yasal ve idari düzenlemeleri yürürlüğe koyduktan sonra bunların ne ölçüde uygulanıp uygulanmadığını denetlemek ve uygulamada ortaya çıkan sorun- ları tespit ederek buna yönelik yaptırımları uygulamak zorundadır. 4. Çevre denetiminin kapsamı Çevresel denetimin kapsamını ve usulünü belirlemek ve uygulamak, çevrenin korunmasında en etkili yöntemdir. Çevre denetimi sürecinin üç önemli aşaması bulunmaktadır. Bu aşamalardan ilki çevre ile ilgili mevzuata tabi faaliyet ve tesislerin, mevzuatın gerektirdiği kurallara uygun davranıp davran- madığının kontrol edilmesi, ikincisi faaliyetlerin çevre üzerindeki etkilerinin izlenmesi ve sonunda da bu faaliyetler neticesinde mevzuata aykırılık bulunması durumunda yaptırım uygulanmasıdır. Ancak çevrenin korunmasına ve kirliliğin önlenmesine ilişkin getirilen kurallar manzumesi günümüzde çok artmıştır. Çevre denetimini yapacak personelin nitelik ve nicelik açısından etkinliği çok önemlidir. Ama asıl önemlisi idarede izleme ve denetim yapma iradesinin bulunmasıdır. Özellikle kamuoyunda çok gündemde olan ÇED sürecinin son aşaması olan “Yatırımın İzlenmesi ve Kontrol Edilmesi” aşamasının layıki ile yerine getirilip getirilmediği hususu kamuoyunda tartışmalıdır. Bu aşamada “ÇED Olumlu Ka- rarı” ya da "ÇED Gerekli Değildir” kararı verilmiş faaliyet sahiplerinin taahhütlerine uyup uymadıkları izlenip kontrol edilmektedir. Ülkemiz uygulamasında, “ÇED Olumlu Kararı” işlemiyle, projeye çevre açısından genel bir izin verildiği, hatta projenin çevreye uygunluk açısından aklandığı anlamında bir kanaatin oluştuğu gözlenmektedir. Ancak bu idari işlem, mevzuatta çevre açısından alınması gere- ken diğer izinlerin ortadan kalkmasını veya alınmamasını gerektiren bir sonuç doğurmamaktadır. ÇED izleme ve denetim aşaması; hem kararın verilmesinden itibaren belirli bir sürede faaliyete başlanıp başlanmadığını, hem de projenin inşaat, işletme ve sona erdirme çalışmalarında, belirtilen tedbirlere uygunluğun sağlanıp sağlanmadığını tespit etmeye ilişkindir. Bu nedenle bir taahhütler manzumesi olan ÇED Raporu'nda yer alan taahhütlere uyulup uyulmadığının denetlenmesi çok önemlidir. Yukarıda belirtildiği üzere, çevre mevzuatının kapsamının çok geniş olması, yürütülecek denetim hizmetinin kapsam ve önemini de artırmaktadır. Bu hizmetin en önemli sonucu ise, öncelikle çevreyi koruyucu gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak, bunun yanı sıra caydırıcılık ve tazmin etkisi olan yaptırımları uygulamaktır. 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “çevre denetimine” ilişkin 12 nci maddesi,

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1