Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 5
31 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN KASIM 2021 lenmediklerinden, bu tedbirlerin ele alındığı ülkelere göre uluslararası ticarette daha avantajlı ol- maktadırlar. Aynı durum iç hukukta da geçerlidir. Çevrenin korunmasına ilişkin standart ve kurallara uymayan firmalar, uyanlara göre daha avantajlı durumda olacaklardır. Bu da “haksız rekabete” neden olacaktır. Aynı şekilde uluslararası ticarette rekabetin ihlali sonucu doğacaktır. Bu nedenle rekabet ihlallerinin önlenmesi amacıyla, uluslararası ticarette sorunların yaşanmaması için küresel işbirliği zorunludur. İşbirliğinin arttırılması amacıyla uluslararası çevre hukuku gittikçe gelişmektedir. Son dö- nemde pek çok uluslararası çevre sözleşmesi yürürlüğe girmiştir ve uluslararası politikalarda çevre konusu ön plana çıkmıştır. Ulusal hukukumuzda da çevre politikasının diğer politikalarla entegrasyonu zorunlu hale gelmiştir. Zira çevre sorunlarındaki artış, artık göz ardı edilemeyecek düzeye gelmiştir. Son dönemde ülkemiz- de deniz kirliliği (müsilaj sorunu), orman yangınları, sel felaketleri, kuraklık, susuzluk, gıda güvenliği gibi iklim değişikliği ile doğrudan ilgili birçok sorun ve alınması gereken tedbirler konusu, yakın ge- lecekte gündemimizde çok daha önemli bir yer işgal edecektir. Bu durumda, çevre yönetimine ilişkin yasal ve kurumsal yapının da güçlendirilmesi ve sürdürülebilir bir hale getirilmesi zorunludur. 2. Çevre sorunlarının ortaya çıkmadan önce idarenin sorumluluğu Çevre sorunlarının ortaya çıkmadan önlenmesinde devletin (özellikle idarenin) sorumluluğu nedir? Ayrıca idare bu sorunları çözmek için yeterli araç-gereç, bilimsel veri, uzman personel ve gerekli iradeye sahip midir? Çevrenin kirlenmesinin maliyetini hesaplayıp yarar-zarar hesabını yapabilmekte midir? Yada ekosistem hizmetlerinin değerinin ne olduğunu, bunların yok olmasının nelere mal ola- bileceğini tahmin edebilmekte midir? Kamu yönetimi tüm bu sorulara cevap verebilecek ve sorunları çözebilecek teşkilata ve kamu gücüne sahip midir? Esasen kamu yönetimi (idare), kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla kamu gücü ayrıcalıklarına sahiptir. Bu güç kapsamında, kendisine verilen yetkilerini yerinde ve etkili kullanıp kullanmaması idarenin sorumluluğunu doğuracaktır. Bu çerçe- vede, iklim değişikliğinin neden olduğu sorunlar ile diğer çevre sorunlarında yaşanan artış, idare- nin sorumluluğunun doğmasına ve gittikçe artmasına neden olmaktadır. İdare elindeki tüm yönetim araçlarını kullanarak, çevre sorunları doğmadan önlemek zorundadır. Zira önlemek her zaman daha kolay ve daha az maliyetlidir. Çevre sorunları doğduktan sonra onları gidermek daha fazla para, emek ve zaman harcanmasına neden olmaktadır. Bazen geri dönüşü mümkün olmayan sorunlar da ortaya çıkabilmektedir. 3. İdarenin Çevre Konusundaki Gözetim ve Denetim Sorumluluğu 1982 Anayasası’nın “yargı yolu” başlıklı 125 inci maddesinde idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu öngörülmüş ve idarenin “kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu” hükmü getirilmiştir. Bu kuralın temelinde Anayasa'nın 2 nci maddesinde devletin niteliklerinden biri olarak belirtilen “hukuk devleti” ilkesi bulunmaktadır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2 nci maddesinin 1/(b) bendinde belirtildiği gibi, “idari eylem ve iş- lemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar” tam yargı davasını açabilirler. Tam yargı davasının en belirgin ve önemli özelliği, idarenin eylemi, işlemi, ihmali gibi çeşitli nedenlerle hakları zarara uğrayanların, idari yargı yerlerinde, idareye karşı dava açarak, kendilerine karşı yapılmış olan haksızlığın giderilmesini isteyebilmeleridir.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1