Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 4

5 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN NİSAN 2021 Epey geriden gelmekle beraber, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum tarafından yapılan 8 Ocak 2021 tarihli yeni bir açıklamada, 2021 yılında İklim Kanunu çıkarılarak , çevreyi ve doğayı koruyacak yeni adımlar atılacağı, kamuoyuna duyurulmuştur. Bu dönüşüm sürecinin, ciddi bir düzenleme gerektirdiği ve bu düzenlemeyi yapmak üzere, evrensel değerlere dayalı ve yerel farklılıkları gözeten bir çevre hukuku enstrümanına ihtiyaç duyulduğu , aşikardır. Bir ekosistem olarak Dünya’nın kaldırma kapasitesini dikkate alan, sürdürülebilirlik temelinde şekil- lenen bir yaşama duyulan ihtiyacı gidermek, çevre sorunlarının karmaşık yapısını çözümleyebilmek ve çevre adaletini sağlayabilmek için teknik, kendine ait dili ve araçları geliştirebilmiş bir çevre hukukunun varlığı , zorunluluktur. Çevre hukukunun istenilen özelliklere sahip olabilmesi ve milletin, ülkenin ve bir adım ötesinde dün- yanın ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için, öncelikle akademik bir disiplin ve çalışma ortamına sahip olması gerektiği de açıktır. Bilimsel bilgi, araştırma ve çalışmalarla desteklenmeyen hukuk alanının, kendisinden beklenen yararı sağlayabilmesi mümkün olmayacaktır. Bu noktada, üzülerek belirtmek isteriz ki, Türk üniversitelerinde “ Çevre Hukuku Anabilim Dalı”nın bulunmaması, doçentlik başvurusu yapılabilecek bilim alanları listesinden çevre hukukunun çıkar- tılması , çevre hukuku temelinde ve özelinde bilimsel çalışma yapılmasını, bilgi üretilmesini ciddi bir şekilde engellemektedir. Ülkenin en köklü üniversitelerinden birisi olan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde, özel hukuk - kamu hukuku olarak iki temel bölüm yer alırken, bu bölümlerde de bir dizi anabilim dalına yer ve- rilmiş olmakla beraber, çevre hukuku kürsüsü yoktur. Genç hukukçular, Dünya için, iklim değişikliğine karşı mücadele, eylem istekliliğinde iken, bu müca- deleyi anlamlı, etkili ve kalıcı kılacak, farklı bilgi ve bakış açılarıyla zenginleştirecek hukuki bilgi ve altyapıdan tümüyle yoksun bir şekilde mezun olmaktadırlar. T.C. Anayasası’nın 56.maddesinde yer alan “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatan- daşların ödevidir.” hükmü, çevre hakkının anayasal temel ve önemini ortaya koymaktadır. Bu hüküm- de yer alan, çevreyi korumanın salt devletin değil, aynı zamanda vatandaşların da ödevi olması , bu konuda tüm toplumu bilgilendirmenin, devlete pozitif bir yükümlülük olarak getirildiğini , göster- mektedir. Disiplinlerarası yapısı, birden fazla hukuk alanını doğrudan ilgilendiren çalışmalar gerektirmesi göze- tildiğinde, çevre hukukunun bağımsız bir kürsüye sahip olma zorunluluğu daha rahat anlaşılacaktır. Gerçekten de; anayasa hukuku, idare hukuku, medeni hukuk, ceza hukuku, uluslararası hukuk ve insan hakları hukuku alanlarını yakından ilgilendiren, ancak kendine özgü kural, ilke ve araçları bulunan bağımsız bir hukuk dalı olarak çevre hukuku, gelişmek için kendi özel kürsüsüne sahip olmalıdır . Günümüzün en önemli sorununa dair akademide bağımsız bir çalışma alanı bulunmaması, bu konuda çalışma yapmak isteyen yüzlerce genç insanın önünde aşılması güç bir engel oluştururken, ülkemi- zi bu konuda söz söyleme yeterliliğinden de yoksun kılmaktadır .

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1