Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 4
58 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN NİSAN 2021 Bir yandan, Afşin Elbistan Santrali'nin, çevre yükümlülüklerini yerine getiremediğinden, 01.01.2020 itibariyle tamamıyla kapatılmıştır. Davacıların, bizzat Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından gerçek- leşen bu durum sonrasında, ispatlamaları gereken bir husus var mıdır? Davalı şirket, sürekli olarak yü- kümlüklerini yerine getirdiğinden, sürekli ölçüm yapıldığından bahsederken, Bakanlık kararıyla, baca gazı arıtma, sürekli emisyon ölçüm sistemlerinin olmaması veya atıl durumda olması, atık sahasına ilişkin eksiklikleri nedeniyle santral kapatılmıştır. Yargıtay’ın takıldığı detayda değil ama savunma yönünde, savunmaya ve bozma kararlarına esas alınan ‘bilimsel’ raporlarla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı işlem/gerekçeleri arasında açık, bariz bir çe- lişki olduğu, ortada değil mi? Mahkeme acaba bu durumu Bakanlığa sormuş mudur? Sormamışsa, sormamalı mıdır? Kaldı ki, asıl kirletici olan PM 2.5 ile ilgili bir sınır değer olmamakla beraber, insana zararını ispatlayan ve özel hazırlanacak raporlarla bile aksi ifade edilemeyecek PM 2.5 üzerinden bir değerlendirme yapılmış mıdır? Esasında, bu dava süreci, Türkiye’de, termik santrallerin insana ve doğal yaşama zararları arttıkça yaygınlaşması gereken davaların önündeki engelleri göstermesi açısından son derece önemlidir. Ekili ürünlere zararı kabul edilen termik santrallerin insana etkisi yok mudur? Aksine, termik santrallerden yayılan kirleticilerin zararlarına dair onlarca bilimsel çalışma vardır. Öyleyse, asıl dava konusu edilmesi gereken, insana verilen zarar değil midir? Ancak, Yargıtay kararlarında da vurgulandığı üzere, zararın ispatlanması için veri hazırlığı yapılmalı- dır. İşte bu noktada; idare tarafından yapılan çalışmaların, toplanan verilerin çoğunlukla kamuoyu ile paylaşılmaması, şeffaflıktan uzak tutumlar hakkın kullanımını zorlaştırmaktadır. Belki de bu noktada, bir yandan kamu hizmeti temelli sorumluluk anlayışıyla Valilikler ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na karşı idari yargıda, yanı sıra da zarardan doğrudan sorumlu şirketlere karşı da genel görevli mahke- melerde tazminat davaları şekillendirmek gerekiyor. Bunları yaparken, termik santrallerin çevresine bir zarar vermediğini ispatlayan ‘bilimsel’ görüş yazar- larını da unutmamalı, isimleri anonimleştirilmiş bu ‘bilim’ insanlarını kutlamalıyız. Bütün dünyanın yıl- lardır peşine düştüğü çözümü, oturdukları yerden bulan bu bilim insanları, geçici görevle Hindistan, Çin gibi ülkelere gönderilerek, esasında kömürden, termik santrallerden kaynaklı bir zarar olmadığı konusunda çalışmalar yapmalı, her yıl on binlerce insanını hava kirliliğine kurban veren bu ülkelere ve vatandaşlarına moral olmalı, daha da fazla termik santral tesisi konusunda cesaret vermelidirler. Tezlerini güçlendirmek ve inandırıcılıklarını arttırmak için, bir kaç yıl süreyle termik santral etki ala- nında yaşamaları veya bir kış mevsimini Moğolistan’ın başkenti Ulan Batur’da geçirmeleri, olumlu etki bırakacaktır…
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1