Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 4
42 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN NİSAN 2021 zarardan daha az belirlenmesine yol açabilir. İşte ikinci aşamada, tazminat miktarı kirletenin munzam kusuru ile söz konusu olabilecek indirim sebepleri de dikkate alınarak hesaplanır. Bu indirim sebeple- ri, zarar görenin bünyesinden kaynaklanan zarar görenin rızası, zarar görenin kusuru (birlikte kusur), beklenmeyen durum ve TBK m.52/II uyarınca kirletenin yoksulluğa düşecek olması şeklinde sıralana- bilir. Çevre kirliliği sonucunda oluşan özellikle bedensel zararların, zaman içinde ortaya çıkmaları veya zaman içinde ağırlaşmaları mümkündür. Bu durumda TBK m.75’in uygulamasının gündeme gelmesi de düşünülebilir. Söz konusu madde uyarınca haksız fiil nedeniyle açılan tazminat davasında zararın sonuçlarını tayin etmek mümkün değilse, hâkim vermiş olduğu hükmü yeniden inceleyebilme yetki- sini iki yıl için saklı tutulabilecektir. Kirlilik olayları neticesinde ortaya çıkan zararların etkilerinin ortadan kaldırılması, zararın artmasının en- gellenmesi ve gerekli önlemlerin alınması için çoğunlukla hemen harekete geçmek gerekmekle birlikte henüz zarar ortaya çıkmadan öncelenmiş tazminat taleplerinin kabul edilmesi mümkün değildir. Ancak zararın ortaya çıkması üzerine, zarar görenin açmış olduğu tazminat davası bakımından TBK m.76 önem taşır. Bilindiği üzere, bu düzenleme ile, açılan tazminat davasında, uyuşmazlığın kesin olarak çö- zülmesi öncesinde davalı tarafından davacıya bir miktar ödeme yapılabilmesi kabul edilmiştir. Yapılan geçici ödemenin akıbeti ise ancak dava sonuçlandığında belirlenecektir. Davacı davayı kazandığında yapılan geçici ödeme, hükme bağlanan tazminat miktarına mahsup edilecek; buna karşılık davacı dava- yı kaybettiğinde yapılan geçici ödeme işlemiş kanuni faizi ile birlikte davalıya iade edilecektir. 12 Bu bağlamda üzerinde durulması gereken bir diğer husus zamanaşımıdır. ÇK m.28/III’de özel bir zamanaşımı düzenlemesine yer verilmektedir. Buna göre, çevreye verilen zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrenmesinden itibaren 5 yıl sonra zamana- şımına uğrar. Bu kapsamda zamanaşımı süresinin başlangıç tarihi yani zarar görenin zararı ve tazmi- nat yükümlüsünü öğrendiği tarihin tespiti önem arz etmektedir. Zararın öğrenilmesinden anlaşılması gereken, zarara sebebiyet veren olayın öğrenildiği tarih olarak algılanmamalıdır. Zira çevre zararları, aniden ortaya çıkabileceği gibi uzun bir zamana yayılarak da kendilerini gösterebilirler. Bu nedenle zararın öğrenilmesi, zararın niteliğinin ve kapsamının öğrenilmesi olarak anlaşılmalıdır. Öte yandan, ÇK’de azami zamanaşımı için özel bir süre belirtilmediğinden, bu husus öğretide tartışmalı olmakla birlikte bu düzenlemede tek bir zamanaşımı süresi getirildiğini kabul ederek, zarar görenin, hakkın kötüye kullanılması teşkil etmediği sürece fiilin üzerinden geçen zamandan bağımsız olarak zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendikten 5 yıl içinde zararının tazmini talep edebileceğini kabul etmek kirletenin sorumluluğu bakımından daha uygun ve anlamlı olacaktır. Son olarak.. Çevrenin geri dönülemez şekilde tahrip edilmeye başlanması, insanların şehirlerde yaşamaya başla- ması kadar eskiye dayanan bir sorundur. İnsanın gelişmişliğinin artması, yani endüstriyel ve teknolojik gelişmeler sonucunda doğal kaynaklar daha hızlı ve daha bilinçsiz bir şekilde tüketilmeye başlanmış ve son olarak içinde bulunduğumuz iklim krizi ile birlikte çevre bilincinin arz ettiği önem ve güncellik artmıştır. İşte ciddi bir iklim krizi yaşadığımız bu günlerde, kirletenin sorumluluğuna ilişkin düzen- lemeleri daha kapsamlı olarak ele almak, mevcut düzenlemelerin çevre ve iklim davaları vasıtasıyla uygulama alanı bulmasını sağlamak ve hatta kirletenin sorumluluğunu ayrı bir Kanun ile kapsamlı olarak düzenlemek kaçınılmazdır! 12 Bu konuda bkz. Evrim Erişir, Geçici Hukuki Korumanın Temelleri ve İhtiyati Tedbir Türleri. İstanbul: 12Levha, 2013, s. 98 vd.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1