Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 4

41 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN NİSAN 2021 ekolojik dengenin ve çevrenin bozulmasına neden olan gerçek ve tüzel kişilerdir. Belirt- mek gerekir ki, burada epey geniş bir kirleten tanımı yapılmaktadır. Buna karşılık, karşılaş- tırmalı hukukta genellikle kirletenin çevre için tehlikeli işletme veya tesisin işleteni olarak belirlendiği görülmektedir. Esasen aynı so- nuca Türk hukuku bakımından ise ÇK m.28 hükmünün TBK m.71 kapsamında daraltılarak yorumlanması sonucunda varılabilir. Kirlenmenin bir işletme veya tesisattan kaynaklandığı durumlarda zarardan işleten sorumlu olacak- tır. İşleten, işletme veya tesis zarara sebep olduğu anda, risk kendisine ait olmak üzere işletmenin yararına yapıldığı ve işletme veya tesis ve personel üzerinde fiilen veya doğrudan hâkimiyet sahibi olan kimsedir. 10 ÇK m.2’de yer alan tanımda özel hukuk tüzel kişileri ile kamu tüzel kişileri arasında herhangi bir ayırıma gidilmediğinden çevre kirlenmesine kamu tüzel kişilerinin sebep olması hâlinde de ÇK m.28 uyarınca özel hukuk kuralları çerçevesinde sorumluluk doğacaktır. Yargıtay kararlarında da çevre kirlenmesinin söz konusu olduğu davalarda tarafların kamu tüzel kişisi olması hâlinde dahi özel hukuk kurallarının uygulanacağını vurgulanmıştır. 11 Çevre Kanunu'nda, çevre müdahalelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar bakımından görevli ve yetkili mahkemeye ilişkin bir düzenleme getirilmemiştir. Dolayısıyla, çevre müdahalelerinden kaynaklanan her türlü hukuk davasında yetkili mahkeme Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m.16 uyarınca haksız fiilin yani çevre müdahalesinin ya da zararın meydana geldiği veya meydana gelme ihtimalinin oldu- ğu yer mahkemesidir. Öte yandan, davacının HMK m.6 uyarınca genel yetkili mahkeme olan davalının yerleşim yeri mahkemesinde de dava açma hakkı bulunmaktadır. Çevre müdahalelerinden kaynak- lanan uyuşmazlıklarda görevli mahkeme ise HMK m.2 uyarınca malvarlığı ve kişi varlığına ilişkin tüm davalar değerlerinden bağımsız olarak asliye hukuk mahkemeleridir. Çevre müdahalelerinden zarar görenlerin açacakları davalara ilişkin dava harçları ve yargılama gider- lerine ilişkin mevzuatımızda özel bir düzenleme bulunmadığından söz konusu davalar HMK’nın genel hükümlerine tabidir. Buna göre, öncelikle davacının dava açabilmesi için HMK m.120 uyarınca yargı- lama harçları ile gider avansını ödemesi gerekmektedir. Hiç şüphesiz, söz konusu masraflar özellikle az miktarda zarara uğrayanları dava açmaktan caydırmaktadır. Kirletenin sorumluluğu bakımından tazminat miktarının belirlenmesi ise genel hükümler çerçevesin- de yapılacaktır. Bilindiği üzere, tazminatın belirlenmesi iki aşamada gerçekleşir. İlk aşamada, zarar görenin uğradığı zarar ve kapsamı tespit edilir. ÇK m.28 uyarınca kirletenin sorumluluğu bir kusursuz sorumluluk hâli olarak düzenlendiğinden, failin kusurunun derecesi tazminatın belirlenmesinde önem taşımaz. Ancak hâkime tazminat miktarını durumun gereğine göre belirleme imkânı tanıyan TBK m.51/I uyarınca bazı hâllerde somut olayın indirim sebebi olarak ortaya çıkan koşulları tazminatın 10 Lale Sirmen, “Çevre Kanununa Göre Çevrenin Kirletilmesinden Doğan Sorumluluk” Ankara Barosu Dergisi, 47 (1), 1990, s. 22-32 (26); Hâluk Tandoğan, “Medeni Hukuk Açısından Çevre Kanunu. Çevre Kanununun Uygulanması”, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, Ankara, 1987, s. 17-71 (41). 11 Bkz. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 21.06.2006 tarihli ve E. 6156, K. 7222 sayılı kararı; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 09.02.1989 tarihli ve E. 7660, K. 1046 sayılı kararı.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1