Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 4

35 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN NİSAN 2021 Kuralsızlaştırma hali olan muafiyetlerin kapsamı giderek artmıştır. • İlk ÇED Yönetmeliğinin 10 yıllık bir gecikme ile çıkması nedeni ile 1983- 1993 yılları arasında hayata geçen onlarca kirletici yatırım çevresel etkileri değerlendirme, izleme ve denetleme süreçlerinden muaf olmuştur. Yürürlüğe giren tüm ÇED Yönetmelikleri, tüm bu faaliyetler için istisnasız genel bir muafiyet düzenlemesi öngörmüştür. • Her yeni ÇED düzenlemesi, hükümetin kalkınma politikalarına ve ekonomik önceliklere göre mu- afiyetlerin kapsamını genişletmiştir. Dönemin öncelik tanınan faaliyetlerine göre örneğin duble yollar, otoyollar, devlet yolları, petrol ve gaz boru hatları, mobil ve yüzer elektrik santralleri, enerji nakil hatları, limanlar-iskeleler-rıhtımlar, jeotermal kaynaklar, petrol ve maden arama faaliyetleri çeşitli dönemlerde doğrudan muafiyet tanınan yatırımlar olmuştur. • 2013 Yönetmeliği’nde ise “1997 tarihinden önce yatırım programına alınmış olup 5/4/2013 tarihi itibarıyla planlama aşaması geçmiş olan veya ihalesi yapılmış olan veya üretim veya işletmeye başlamış olan projeler ile bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan yapı ve tesislere, Çevre Ka- nunu ve ilgili diğer yönetmeliklerde alınması gereken izinler saklı kalmak kaydıyla bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz” denilerek İstanbul’un Kuzey Ormanlarında ciddi tahribat yaratan mega projeler kuralsızlaştırılmıştır. • “Olağanüstü durumlar” olarak nitelendirilen kentsel dönüşüm projeleri; organize sanayi bölgeleri, endüstri bölgeleri, serbest bölgeler ve teknoloji geliştirme bölgelerinde gerçekleştirilmesi planla- nan yatırımlar; stratejik çevresel değerlendirme yapılan alanlarda kurulması planlanan yatırımlar; ve çevre kirliliğini, doğal kaynak kullanımını azaltan projeler için ÇED sürecinin nasıl somutlaşa- cağı konusunda Bakanlığa geniş takdir yetkisi tanınarak dolaylı muafiyet hallerinin ortaya çıkabil- mesinin önü açılmıştır. Sonuç olarak, çevre politikası ve hukukunun en önemli araçlarından olan ÇED uygulamasının Tür- kiye’deki yatırımlar lehine sistematik tavizli macerasına baktığımızda, önleme ilkesinin minimum düzeyde uygulandığı, katılımın haktan ziyade bir lütuf olarak algılandığı, sürdürülebilirliğin ise eko- nomik kalkınma ile sınırlı şekilde yorumlandığını görmekteyiz. Süreç içerisinde toplumda tartışma yaratan kimi düzenlemeler yargı yoluyla yahut doğrudan Bakanlığın takdiriyle değişikliğe uğrasa da son yirmi yılda ÇED yatırım kararı alınsın mı sorusunu değil, yapılmasına karar verilen (yapım aşama- sına gelen) yatırım nasıl meşrulaştırılsın sorusuna cevap arayan bir mekanizma olarak işletilmektedir. Ancak bu durum hem yatırımların hem çevre yönetiminin meşruluğunu tartışmaya açarken, aynı za- manda hukuka güvenin azalmasını da beraberinde getirmektedir. Bu da Türkiye’nin ÇED politikasının sürdürülemezliğine işaret etmektedir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1