Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 4
32 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN NİSAN 2021 çevre ve halk sağlığını bozucu düzeylere ulaştığı belirlenen yörelerle, ülkemiz mevzuatı ve taraf olunan uluslararası sözleşmeler uyarınca korunması gerekli görülen alanları” ifade eden “has- sas/duyarlı yöreler” açısından gerçekleşmiştir. Projenin hayata geçirileceği yer açısından öngö- rülen hassas/duyarlı yöre kriteri ilk ÇED Yönetmeliğinde katı bir koruyucu norm olarak kurgu- lanmıştır. Diğer bir ifade ile, korunmasında özel önem bulunan bir alanda yapılması öngörülen tüm faaliyetler için istisnasız ÇED süreci zorunluluğu getirilmiştir. Ancak küreselleşmenin ve küresel ekonomik gerekliliklerin içselleştirildiği 1997 Yönetmeliği bu kriteri tamamen ortadan kaldırmıştır. 2002 yılından itibarense özel olarak korunan bu alanların niteliğinin ÇED sürecinde göz önünde tutulması kuralı ile yetinilmiş ve fakat bu alanlar için özel bir değerlendirme yön- temine yer verilmemiştir. Öte yandan kirletme yükü az olması nedeniyle ön-ÇED’e tabi olan projelerin hayata geçirilmesinde ise “göz önünde bulundurma” şartı bile öngörülmemiştir. • 1997 Yönetmeliği’nde öngörülen ve daha sürecin başında, faaliyet alanına ilişkin verileri de- ğerlendiren ve yatırımın yer açısından uygunluk denetimini sağlayan zorunlu yer tetkik süreci, 2003 yılından itibaren yerinden inceleme kuralı adı altında sadece isteğe bağlı bir uygulama olarak düzenlemiştir. • Bir projenin yer ve teknoloji alternatiflerinin ortaya konması ve bunların etkilerinin değerlendi- rilmesi, varlık amacı ve işlevi önlemek olan bir çevre yönetim aracının gereklilikleri arasındadır. Proje alanı, kullanılacak teknoloji ve öngörülen önlemlerin çevresel gereklilikler karşısında uy- gun veya yeterli bulunmadığı noktada alternatiflerinin gündeme gelmesi, yatırımcı açısından maliyeti ciddi oranda yükseltebileceği ve hatta yatırımından vazgeçmesi ihtimalini ortaya çı- kartabileceği için yer ve teknoloji alternatiflerinin tam ve doğru olduğuna dair kesin kanaate ulaşma noktasında 2002 Yönetmeliği’nden sonra ciddi bir geriye gidiş söz konusudur. • Sürecin kapsam belirleme, inceleme ve değerlendirme kısmını yürüten Komisyon’un Bakanlık dışından gelen üyeleri bakımından ÇED konusundaki yeterlilikleri ve yetkinlikleri tartışma ko- nusudur. • Kurumsal açıdan bir diğer tartışma da Bakanlığın personel yetersizliği noktasında karşımıza çıkmaktadır. Nitekim uygulamada proje fazlalığı karşısında işletme sırasında faaliyetlerin iz- lenmesini ve kontrolünü gerçekleştirecek eleman sayısının yetersiz kalması nedeniyle denetim mekanizması ekarte edilmektedir. Yatırımları toplum nezdinde meşrulaştırmanın bir yöntemi olarak ortaya çıkan ÇED mekanizmasın- da katılım göstermelik bir aşamaya indirgenmektedir. ÇED sürecinin temel aktöründen olan ilgili halkın süreçte daha pasif bir konumda kurgulandığı görül- mektedir. Nitekim idare ile Komisyon’un asli üyesi olan yatırımcı süreçte birlikte çalışırken, bu ortak- lıktan yaşamsal çevresel koşulları olumsuz etkilenen kamu ise dışarıda bırakılmaktadır. Bunun dışında halkın katılım hakkının etkililiğini sorgulatan çeşitli düzenlemelere rastlamaktayız. • Halkın katılımı aşamasını on binlerce faaliyet açısından işlevsiz kılan en sistematik uygulama, fa- aliyetleri kirletici yükü az kategorisine sokarak yukarıda anlatılan ön-ÇED sürecinin kapsamına dahil etmektir. 2003 yılından itibaren doğrudan ÇED’e tabi olmayan yatırımlar için uygulanan
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1