Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 3

96 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN Kararlar ARALIK 2020 66. Başvurucu Şirket, idari para cezasının proje bedelinin tamamı esas alınarak hesaplanmasında hata yapıldığını iddia etmiştir. Anayasa Mahkemesi, bariz hatası veya açık keyfîlik bulunmadıkça dere- ce mahkemelerinin delillerin değerlendirilmesinde ve hukukun uygulanmasındaki takdir hakkına karışmayacağını vurgulamaktadır. Bu bağlamda somut olayda, idari para cezasının hesaplanma- sı noktasında derece mahkemelerinin 2872 sayılı Kanun’un 20. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin uygulanmasına dair kararlarının bariz hatası veya açık bir keyfîlik içerdiği söylenemez. 67. Diğer taraftan başvurucu Şirket, idari para cezasının miktarının yüksek olduğu için orantısız oldu- ğundan yakınmakta ise de herhangi bir orantılılık karşılaştırması yapmaya elverişli bir bilgi veya belge sunmamıştır. Dolayısıyla verilen idari para cezasının somut olay bağlamında başvurucunun ekonomik durumunda nasıl bir etkiye yol açtığının belirlenmesi mümkün olamamaktadır. 68. Sonuç olarak inşaat faaliyeti öncesinde ÇED belgesinin sunulmasının çevrenin korunması ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı açısından büyük önem arz ettiği kuşkusuzdur. Bunun yanında devletin idari para cezalarının düzenlenmesi ve uygulanması alanında geniş bir takdir yetkisi- nin olduğu da dikkate alınmalıdır. Kaldı ki olayda başvurucu Şirkete idari para cezasının dışında herhangi bir adli veya idari yaptırım uygulanmamış, müsadere veya mülkiyetin kamuya geçiril- mesi, Şirketin geçici süreyle veya tamamen faaliyetlerinin engellenmesi yahut kısıtlanması gibi bir tedbir yoluna da gidilmemiştir. Ayrıca başvurucunun inşaat sektöründe faaliyet gösteren ve birçok projeyi hayata geçiren bir şirket olarak ÇED belgesi almadan inşaata başlanamayacağını öngörebileceği, dolayısıyla idari para cezası verilmesine yol açan fiilin başvurucunun kusurundan kaynaklandığı gözetilmelidir. 69. Bu durumda başvurucu Şirketin mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin -içerdiği kamu yararı amacı ile karşılaştırıldığında ve özellikle başvurucunun kendi kusuruyla kanuna aykırılığa yol aç- tığı gözetildiğinde- başvurucu Şirkete şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucu Şirketin mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasında olması gereken adil den- genin bozulmadığı ve müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır. 70. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir. VI. HÜKÜM Açıklanan gerekçelerle; A. Gizlilik talebinin REDDİNE, B. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olma- sı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, 2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA, C. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE, D. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA, E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi. Bu yayın, Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu tarafından çevresel bilgiye ve yargı kararlarına erişimi kolaylaştırmak için hazırlanmıştır. Üç ayda bir yayımlanır. Bülten'de ifade edilen görüş ve düşünceler yazara ait olup tüm hukuki sorumluluğu yazara aittir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1