Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 3

95 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN Kararlar ARALIK 2020 60. Anayasa’nın 35. maddesi usule ilişkin açık bir güvenceden söz etmemektedir. Bununla birlikte mülkiyet hakkının gerçek anlamda korunabilmesi bakımından bu madde, Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da ifade edildiği üzere mülk sahibine müdahalenin kanun dışı veya keyfî ya da makul olmayan şekilde uygulandığına ilişkin savunma ve itirazlarını sorumlu makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması güvencesini kapsamaktadır. Bu değer- lendirme ise uygulanan sürecin bütününe bakılarak yapılmalıdır ( Züliye Öztürk , B. No: 2014/1734, 14/9/2017, § 64; Bekir Yazıcı [GK], B. No: 2013/3044, 17/12/2015, § 71). 61. Elkoyma veya müsadere gibi tedbirler yoluyla ya da para cezası uygulanmak suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerin bireyin menfaatleri ile kamunun yararı arasında olması gereken adil dengeyi bozmaması için malikin davranışı ile kanunun ihlali arasında uygun bir illiyet bağı- nın olması ve başvurucunun müdahaleye yönelik iddia ve savunmalarının ilgili idari ve yargısal makamlarca makul biçimde karşılanması, ayrıca her hâlde iyi niyetli malikin zararının ise tazmini gerekmektedir. Bu gerekliliklere uyulduğu takdirde mülkiyet hakkına yapılan müdahale ölçülü olacaktır ( Züliye Öztürk , § 64). (b) İlkelerin Olaya Uygulanması 62. Öncelikle başvurucu Şirkete idari para cezası verilmesinin çevrenin korunmasını sağlamaya yö- nelik olduğu dikkate alındığında müdahalenin söz konusu kamu yararı amacını gerçekleştirmeye elverişli olduğunda şüphe bulunmamaktadır. İkinci olarak başvurucunun mülkiyet hakkına yapı- lan müdahalenin gerekli olup olmadığı irdelenmelidir. Buna göre mülkiyetin kamu yararına kul- lanımının kontrolüne ilişkin üçüncü kural çerçevesinde kamu makamlarının sahip olduğu geniş takdir yetkisi de gözönünde bulundurulmalıdır. Bu kapsamda başvurucunun fiilinin kabahat ola- rak düzenlenerek yalnızca idari para cezası uygulandığı dikkate alındığında müdahalenin gerekli olmadığı söylenemez. 63. Orantılılık yönünden ise öncelikle başvurucuya idari para cezası kararına karşı iddia ve savun- malarını etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınıp tanınmadığı değerlendirilmelidir. İdari para cezası kararına karşı kendisini avukat ile temsil ettiren başvurucu, önce idare mahke- mesinde dava açmış; davanın reddine ilişkin karara karşı da temyiz yoluna başvurmuştur. 64. Başvurucu Şirket özellikle projeye ait ruhsatların verilmesine ilişkin idari süreçte Belediye ve Çevre Bakanlığı tarafından ÇED belgesinin istenmediğini belirterek kamu makamlarının üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmediğinden yakınmıştır. Başvurucunun iddia ve itirazlarını inceleyen Mahkeme, ÇED belgesi alınmadan inşaata başlandığının denetim sonucu tespit edildiğini belirt- miştir. Ayrıca Mahkeme, denetim sonrası söz konusu belgenin alınmasının da gösterdiği gibi bu durumun başvurucu Şirketin de kabulünde olduğuna vurgu yapmıştır. Bu kapsamda Mahkemece, idari para cezasına konu eylemin sübuta erdiği ve işlemin hukuka uygun olduğu değerlendirilmiş- tir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına idari para cezası uygulanmak suretiyle yapılan müdahaleye karşı başvurucu Şirketin etkin bir biçimde itiraz edebilme olanağı bulduğu ortadadır. 65. Başvurucu Şirket, idari para cezasının verilmesinden önce 11/3/2015 tarihinde ÇED belgesi aldı- ğını ileri sürmüştür. Somut olayda idari para cezasının dayanağı olarak 4/2/2015 tarihinde inşaat alanında yapılan denetimde projenin söz konusu belge olmadan başlanması olarak gösterilmiştir. Çevre Bakanlığı tarafından bu eylem nedeniyle başvurucu Şirket hakkında 19/3/2015 tarihinde idari yaptırım karar tutanağı tanzim edilmiş ve 23/3/2015 tarihinde bu tutanak tebliğ edilmiştir. Dolayısıyla idari para cezasına dayanak eylemin gerçekleştiği tarihte ÇED belgesinin bulunmadı- ğı hususunda bir tartışma söz konusu değildir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1