Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 3

6 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN Haberler ARALIK 2020 gelecek nesillerin sırtına yükleyerek, freni patla- mış bir araba misali, uçarcasına belirsizliğe yü- rümektedir. İşte, koronavirüs, “gerçekleşmiş risk” olarak, uygarlığı ne kadar hassas bir dengede inşa ettiğimizi gösteriyor. Öte yandan, yaşadığımız bu olağanüstü süre- ce karşı, devletlerin gösterdikleri, daha doğru- su gösteremedikleri reaksiyon, risklere karşı ne kadar hazırlıksız ve savunmasız olduğumuzu da gösterdi. Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere, sağlık sisteminin kırılganlığı, yetersizliği, anlık müdahale ve karar alma becerilerinin zayıflığı, uygulanabilir bir risk yönetim sisteminin bulun- maması, daha kötü bir senaryonun gerçekleşme- si durumunda güvenilecek bir organizasyon bu- lunamayabileceği endişesini doğurdu insanlarda. Tam da bu noktada, çevresel sorunlara dair bi- limsel olgulara şüpheyle yaklaşmayı, insanların korkularını hafife almayı, bir şey olmaz demeyi bir kenara bırakıp, yeni bir kavrayışla, hiçbir ma- liyeti dışsallaştırmadan, sürdürülebilirlik temelin- de hareket etmenin zamanı gelmiştir. Çevre Kanunu’nun amacı “ bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sür- dürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korun- ması sağlamak ” olarak belirlenip, sürdürülebilir çevre “ gelecek kuşakların ihtiyaç duyacağı kay- nakların varlığını ve kalitesini tehlikeye atmadan, hem bugünün hem de gelecek kuşakların çevre- sini oluşturan tüm çevresel değerlerin her alan- da (sosyal, ekonomik, fiziki vd) ıslahı, korunması ve geliştirilmesi ” olarak tanımlanırken, güzel bir tanımlama yapmaya çalışmanın ötesinde, çevre hakkının içinin doldurulmaya çalışıldığı, açıktır. Bu durumda; enerji üreteceğiz derken kirletici kömüre yüklenmek, gıda üretimi yapacağız der- ken, kimyasal tarım ilaçları ile suyu ve toprağı kirletmek, riskleri öngörülmesine/bilinmesine rağmen, yasaklanmadı diyerek insan yapımı, çözünür olmayan, kanserojen kimyasallardan üretilen teflon tencere, tavaların bütün evlerin mutfaklarında kullanılmasına izin vermek, sürdü- rülebilir çevre ve kalkınma ilkelerine açıkça ay- kırıdır. Sürdürülebilirlik çerçevesinde bir açıkla- ması, gerekçesi ve savunması olmayan projelere, tesislere dair kararlar, ÇED raporları, temeldeki, yapısal eksiklik nedeniyle hukuka aykırıdır. Keşke bu kadar kolay olsaydı… İşin özü; geleceği de gözeterek bugüne odak- lanmayı temel alan, süreklilik anlayışı ile karar almayı ifade eden sürdürülebilirlik, politikacıla- rın konuşmalarına eklenmeye başlamış olsa da, gerçek anlamda idari ve yargısal kararlara etki eden bir kavram olmaktan uzaktır. Oysa; çevre mesele ve sorunlarının derinleşip yaygınlaşması, birbirinden bağımsız görünen, farklı alanlardaki etkileşimi zorunlu ve görünür kılmıştır. Bugün, çevre ile tarımı, çevre ile enerjiyi, çevre ile sağlığı, çevre ile ekonomiyi birbirinden bağımsız alanlar olarak görüp, kararları birbiri ile ilişkilendirmek- sizin almaya çalıştığımızda tökezlememiz, başa çıkmakta oldukça zorlanacağımız tehditlerlerle karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır. Öyleyse, bugünden başlamak üzere, temel karar ve üretim süreçlerimize, hızla sürdürülebilirliği katmaya başlayabiliriz. Çarkların belirli bir süre de olsa durması dahi, Dünya’ya nefes aldırmış, özellikle hava kirliliğinde hissedilir bir azalma, karbon salınımlarında büyük düşüşler meydana gelmiştir. Önümüzdeki dönemde küresel dü- zeyde hareketliliğin belirli bir ölçüde azalacağı varsayılıp, yine küresel düzeyde enerji talebinde gerçekleşecek düşüşü fırsat bilerek, sürdürüle- bilirlik temelli ekonomiye, kalkınmaya, yaşama geçiş üzerine kafa yormalı ve uygulamaya geç- meliyiz. Bir sonraki şok gelinceye kadar ne kadar zamanı- mız var, kimse bilemez. Ama çok da fazla olma- dığını, rahatlıkla öngörebiliriz. TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1