Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 3

4 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN Haberler ARALIK 2020 Şirkete Nükleer Atıkları Bertaraf Etmemekten Verilen Para Cezasına AYM'den Onay 2013 yılında yapılan tespit üzerine şirkete, bu kez en üst sınırdan, 5.079.900,00 TL idari para ce- zası uygulanır. Şirket idare mahkemesinde dava açsa da, Mahkeme; para cezasının “ atıkların ber- taraf edilmemesi nedeniyle verildiği ve durumun sabit olması ” karşısında, davayı reddeder. Şirke- tin temyiz ve karar düzeltme başvurularının da Danıştay 14.Dairesi tarafından reddi sonrasında bu kez Anayasa Mahkemesine, mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıyla bireysel başvuru yapılır. Başvuruyu değerlendiren Anayasa Mahkeme- si; çevreyi koruma amacıyla yapılan bir yasal düzenlemeye dayalı olarak verilen idari para cezasında kamu yararına aykırılık bulunmadığı, tehlikeli atıkların bertaraf edilmesinin çevrenin korunması ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı açısından büyük önem arz ettiği, devletin idari para cezalarının düzenlenmesi ve uygulanma- sında geniş bir takdir yetkisinin olduğu, somut olayda kamu makamlarının özensiz bir tutum ve davranışının söz konusu olmadığı, tespitlerini ya- parak, bireysel başvuruyu reddetmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin çevrenin korunması sü- reçlerinde idarenin yaptırım yetkilerini onayla- yan ve destekleyen bu kararı ile ortaya çıkan bir dizi sonucu değerlendirmemiz gerekmektedir. Başvuru yapan şirket, atıkların bertarafından tek sorumlunun kendisi olmadığını, bu atıkları bertaraf etmenin hukuken ve fiilen mümkün ol- madığını ileri sürmüştür ki, bu itiraz kayda geç- melidir. Nükleer Santrallerin Çözümsüz Atık Sorunu ve Rusya Meselesi Nükleer santraller ile ilgili en önemli mesele or- taya çıkan nükleer atıkların bertarafıdır. Nükleer atıkları güvenli bir şekilde bertaraf bugün için mümkün değildir. Binlerce yıl boyunca radyas- yon yaymaya devam eden nükleer atıklarla ilgili çalışmalar devam etmektedir. Gaziemir olayında daha da düşündürücü olan ise, bu konuda mevzuat bile olmayan bir dö- nemde ülkemizde nükleer atık bulunması gerçe- ğidir. Başvurucu şirketin, bertaraf ile ilgili anılan dönemde düzenleme olmadığı itirazı idarenin nükleer atıklarla ilgili hazırlıksızlığını ve hizmet kusurunu ortaya koymuştur. Tam da bu noktada, Mersin, Akkuyu’da, “güve- nilir ülke” kategorisinde görmemizin mümkün olmadığı Rusya’ya nükleer santral kurdurulmak istenmesini nasıl yorumlamak gerekir? Çok stratejik noktadaki bir alanın, niyet ve davra- nışlarının ne anlama geldiğini ciddiyetle idrak ettiğimiz bu günlerde Rusya’ya terk edilmesi, ileride ne gibi büyük sıkıntılar yaşayabileceği- miz konusunda bize bir öngörü vermiyor mu? Kendi ülkesinde, kendi yurttaşlarının can ve mal güvenliği konusunda gerekli hassasiyeti gös- termekten uzak, totaliter bir yönetimin, bizim ülkemizde, bizim topraklarımıza, suyumuza ve insanımıza zarar vermeyeceğinin garantisi ne olacaktır? Daha da ötesinde; ülkemiz siber güvenliği açısın- dan kritik altyapı konumunda olması kaçınılmaz olan nükleer bir faaliyetin icrasında, siber saldırı- larla başta ABD’deki seçimlere müdahale olmak üzere pek çok sürece müdahale etmek gibi bir pratiği olan, dijital dünyayı bir savaş alanı olarak görüp tanımlayan Rusya’nın ortak seçilmesi, akıl- lıca mıdır? Bu soruları sormamız, cevaplarını da kararlılıkla aramamız gereken bir zamandayız. Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1