Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 3

44 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN Kararlar ARALIK 2020 KEMAL ÇAKIR vd. KARARI ÇERÇEVESİNDE AARHUS ANLAŞMASINI ANIMSAMAK Resmi Gazete’nin 5 Mart 2020 tarihli nüshasında yayımlanan “Kemal Çakır vd. Başvurusu”na dair Anayasa Mahkemesi kararı, çevre hakkının kullanımında önemli bir vurgu içeriyor. Başvurucular Ke- mal Çakır, Ömür Palabıyık, Yılmaz Ercanoğlu ve Gülsüm Yüce tarafından 28.07.2016 tarihinde yapılan bireysel başvuruda, rüzgar enerji santrali projesi için verilen “çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir” kararının iptali istemiyle açılan davada, menfaat koşulunun bulunmadığı gerekçesiyle da- vanın esasının incelenmeksizin reddedilmesi nedeniyle “ mahkemeye erişim hakkının ” ihlal edildiği, iddiasında bulunulmuştur. Aydın ili, Söke ilçesi, Savuca mahallesinde taşınmazları bulunan başvurucular, Savuca mahallesinde kurulacak Çatalbük Rüzgar Enerji Santrali (RES) üretim tesisinin yapımı amacıyla taşınmazların acele kamulaştırılmasına dair 2014 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle Danıştay’da dava aç- mışlardır. Dava sonucunda, Bakanlar Kurulu kararı hukuka aykırı bulunarak iptal edilir ve karar 2018 yılında kesinleşir. Başvurucular, bu dava sürecinde, 2008 yılında Söke, Yenidoğan ve Akçakonak mahallelerinde kurula- cak Söke-Çatalbük RES projesi hakkında “ÇED gerekli değildir ” kararı verildiğini, aynı şekilde kendi taşınmazlarının bulunduğu Savuca mahallesinde kurulacak Çatalbük RES projesi hakkında ise 2009 yılında “ÇED gerekli değildir ” kararı verildiğini öğrenirler ve her bir proje için ayrı ayrı; ÇED sürecinin işletilmesi gerektiği, bölgede Ege Bölgesi’nin potansiyelinin kaldıramayacağı sayıda RES projesinin yapıldığı, proje alanına yakın taşınmazların tamamının pamuk tarlalarından ve zeytinliklerden oluştu- ğu, söz konusu proje nedeniyle doğal/ekolojik ortamın zarar göreceği iddialarıyla dava açarlar. Davalardan, 2008 yılında verilen kararla ilgili olanı İdare Mahkemesi tarafından, başvurucuların taşın- mazlarının olduğu bölgede yer almayan bir projeye karşı dava açamayacakları, vatandaş veya birey olmanın tek başına söz konusu idari işleme karşı dava açma hakkını vermeyeceği gerekçesiyle, ehli- yet yönünden reddedilir. Bu ret kararı Danıştay 14.Dairesi tarafından 2’ye karşı 3 oyla, oy çokluğuyla onanır ve kesinleşir. Başvuruyu değerlendiren AYM; başvurucuların dava ile, projenin kendi taşınmazları üzerindeki etki- lerini görebilmeyi amaçladıklarını, bu iddiayla açılan davada projenin kendi taşınmazları üzerindeki etkilerini somulaştırmalarını beklemenin “makul bir beklenti” olmayacağı, zira başvurucuların tam da bu etkilerin tespit edilebilmesi amacıyla dava açtıklarını belirterek başvurunun “kabul edilebilir” ol- duğunu ortaya koyar. AYM, esas yönünden yaptığı incelemede; derece mahkemelerinin (İdare Mahkemesi/Danıştay) da- vacı mülklerinin proje sahasına yakın olması veya kullanım amacı gibi öznel koşulları dikkate al- maksızın bir proje sahasında mülkü olmayanların -projeye yakın sahada mülkü olsa bile-projeye karşı hiçbir durumda dava açamayacakları yönünde kategorik bir yaklaşım içerdiğini, bu kategorik yakla- şımın projeden etkilenme potansiyeli bulunan kişilerin dava açmalarını imkansız hale getirdiğini, bu gerekçelerle Anayasa md.36’da düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye eri- şim hakkının ihlal edildiğine, karar verir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1