Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 2

68 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN ŞUBAT 2020 Kararlar kamu hukuku kurallarına tabi sözleşmelerle yürütülen kamu hizmetlerinin özel hukuk sözleşmeleri aracılığıyla özel kesime gördürülmesi yolunda düzenleme yapması mümkün hale gelmiştir. Ana- yasa Mahkemesi bu değişiklikten sonra benzer yöndeki düzenlemeleri Anayasa›ya aykırı bulma- mıştır (AYM, E.2013/50, K.2015/38, 1/4/2015). 11. Kaynağını Anayasa’ nın 7. maddesinden alan yasamanın genelliği ilkesi gereğince Anayasa’da düzenlenmemiş bir alanın -Anayasa’nın temel ilkeleri ile hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla- öngörülebilir ve uygulanabilir şekilde kanunla düzenlenebileceği, bu konuda kanun koyucunun takdir yetkisinin bulunduğu kabul edilmelidir. Anayasa’nın 47. maddesinde yatırım ve hizmetler- den hangilerinin özel hukuk sözleşmeleriyle gerçek veya tüzel kişilere yaptırılabileceğinin veya devredilebileceğinin kanunla belirleneceği ifade edilmekle birlikte bu yatırım ve hizmetlerin hangi usul veya yöntemle ve ne tür özel hukuk sözleşmeleriyle gerçek veya tüzel kişilere gördürüleceği- nin belirlenmesi hususunda herhangi bir sınırlama getirilmemiştir. 12. Dava konusu kuralla Kanal İstanbul ve benzeri su yolu projelerinin 3996 sayılı Kanun kapsa- mında yap-işlet-devret modeli çerçevesinde sermaye şirketlerinin veya yabancı şirketlerin görevlendirilmesi suretiyle gerçekleştirileceği hükme bağlanmış olup anılan projelerin hangi yön- temle gerçekleştirileceğinin ve buna ilişkin sözleşme usul ve esaslarını belirleme yetkisinin ana- yasal güvenceler gözetilmek kaydıyla kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında bulunduğu açıktır. 13. Kural, sunulması planlanan hizmetin ve gerçekleştirilecek yatırımın gereklerinden hareketle özel sektörün kaynak ve sermayesinden yararlanılmasının anayasal olarak sınırlandırıldığı bir alanda düzenleme yapmamaktadır. Bu bağlamda Kanal İstanbul ve benzeri su yolu projelerinin büyük finansman ve ileri teknoloji gerektirmesi halini gözönüne alan kanun koyucunun -kuralın gerekçe- sinde de ifade edildiği şekilde- bu projelerin ileri teknolojiye, günümüz ihtiyaç ve şartlarına uygun şekilde hızlı, etkin ve verimli bir biçimde gerçekleştirilebilmesini, projelerde özel sektörün tecrübe ve sermayesinden faydalanılmasını, rekabet gücünün artırılarak proje maliyetlerinin düşürülme- sini amaçladığı anlaşılmakta olup belirtilen amacın kanun yararına aykırı bir yönünün bulunduğu söylenemez. 14. Öte yandan dava dilekçesinde, Kanal İstanbul olarak adlandırılan projenin çevre üzerindeki olum- suz etkileri sebebiyle Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmekte ise de kuralda sadece anılan pro- jenin gerçekleştirilebilmesi hususundaki yöntem belirlenmiştir. Kural; projenin çevresel etkileri- nin ortaya konulmasını, bu yönde gerekli çalışmaların yapılmasını, çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi için zorunlu, etkili ve işlevsel tedbirlerin alınmasını engelleyen bir ifade ve içerik taşımadığı gibi kuralın projenin gerçekleştirilmesi bakımından tarım arazilerinin, çayırların, meraların, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının, ormanların ve genci itibarıyla çevrenin korunmasına yönelik anayasal ilke ve kurallara uygun hareket edilmesi zorunluluğunu ortadan kaldıran bir yönü de bulunmamaktadır. 15. Ayrıca Anayasa Mahkemesinin 15/11/2017 tarihli ve E.2016/133 , K.2017/155 sayılı kararında da (§ l7) belirtildiği şekliyle su yolu, idarenin düzenleyici işlemi niteliğinde olan imar planı kararıyla yapay olarak oluşturulduğundan esasında imar planının da bir parçası olup su yolunun planlama ve şehircilik ilkelerine aykırı olduğu iddiasıyla imar planının iptali talebiyle idari yargı mercilerinde dava açılmasına da herhangi bir engel bulunmamaktadır.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1