Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 2

64 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN ŞUBAT 2020 Kararlar Anayasa Mahkemesi Kararlarında Çevre ve Kent Hukuku TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu olarak “Bülten” hazırlayarak yayımlama isteğimizin temelinde, çevre ve kenti ilgilendiren yargı kararlarının mümkün olduğunca geniş bir kesim tarafından bilinir ve paylaşılır hale gelmesi, böylelikle alanda çalışan avukatların bilgiye erişiminin sağlanması, bunun da yasal süreçlerin daha iyi bir şekilde ele alınmasına katkıda bulunması isteği yatmaktadır. Bütün barolara ve özellikle çevre ve kent STK’larına iletilen Bülten’in zaman içerisinde geniş bir etki alanına ulaşması beklenmektedir. Bu sayımızda yine Anayasa Mahkemesi kararlarını taradık. Tam baskıya gireceğimiz aşamada “Kanal İstanbul” ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararının yayımlanması büyük bir tesadüf oldu. Spordan kül- türel etkinliklere, siyasi kamplarımızdan değerlendirmediğimiz alan kalmadı. Çevre sorunları da buna dahil. Hal böyle olunca, çevresel etkileri oldukça büyük olacak Kanal İstanbul gibi bir projenin siyasi kamplar üzerinden ve sloganlar ile ele alınması da kaçınılmazdı. Geldiğimiz noktada; iktidar tarafı “ne olursa olsun bunu yapacağız” derken, muhalefet de “yaptırma- yacağız” diyor. İki taraf da “bilim yanımda” diyor. Kördüğüm, değil mi? Ama şurası açık; “ne olursa ol- sun yapacağız” demek, ÇED sürecini anlamsızlaştırmıyor mu? ÇED sürecine -ki burada stratejik ÇED bile söz konusu olmalıydı- bu şekilde başladığınızda, çıkacak sonucu garantilediğinizde, yaptığınız değerlendirmenin bilimsel, objektif ve haklı olacağını nasıl ileri sürebilirsiniz? Tam da bu tartışmaların arasında, Anayasa Mahkemesi, “Kanal İstanbul ve benzeri su yolu projeleri- nin” 3996 sayılı kanun uyarınca yap-işlet-devret modeli ile yapılabilmesine imkan veren düzenleme- ye karşı açılan davanın sonucunu duyurdu. Mahkeme, yaptığı değerlendirme sonucunda, ileri sürülen “çevresel kaygıları” dava kapsamında görmeyip, sadece teknik olarak bu tür projelerin YİD modeli ile yapılmasında “kamu yararı” olduğunu kabul ederek, oybirliğiyle isteği reddetti. Mahkeme’nin 24.12.2019 tarihli kararında, kamu yararı doğrultusunda bu projelerin YİD modeli ile yapılabilmesinin, çevresel düzenlemelere uyulmaksızın işlem tesisi anlamına gelmeyeceği, çevrenin korunmasına dair anayasal ilke ve kurallara uyulması gerektiğini, ayrıca bu tür su yolu projelerinin imar planı kararları ile yapay olarak oluşturulacağını, yani imar planının bir parçası olduğunu, bu ne- denle “planlama ve şehircilik ilkelerine” aykırılık iddiasıyla idari yargı mercilerinde dava açılmasının önünde bir engel olmadığı da vurgulanmıştır. Nitekim, böylesi bir davanın asli sahibi olması gereken İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından Kanal İstanbul ÇED Olumlu kararının iptali için İstan- bul 6.İdare Mahkemesi’nde dava açılmıştır. Diğer Anayasa Mahkemesi kararı ise 6 Mart 2019 tarihli. Fatma Nazlı Özkay tarafından yapılan başvu- ru, kent hukukunu yakından ilgilendiriyor. Başvurucu tarafından 2000 yılında alınan, Boğaziçi öngö- rünüm bölgesinde yer alan ve bu nedenle özel bir yasal düzenlemeye tabi arsa için verilen yapı ruh- satının mahkeme kararıyla iptal edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği temelinde yapılan başvuru sonucunda, AYM; mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin “öngörülebilir” olduğunu, Boğaziçi öngörünüm bölgesinde yer alan taşınmaz için özel kurallar belirlenmesinin ölçülü olduğu, nihayetin- de, Başvurucu mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin kamu yararı doğrultusunda yapıldığı ve aşırı bir külfet getirmediği sonucuna varmıştır. Bu tür kararlar, gerekçeleri itibariyle benzer pek çok uyuşmazlık için önemlidir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1