Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 2

19 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN ŞUBAT 2020 bir tehlike olduğuna ve hızlı bir müdahale olmadığı sürece, dünya nüfusunun önemli bir kısmı için dünyanın büyük oranda yaşanmaz hale gelecek bir istikamette gittiğine ve iklim sisteminin yeterin- ce aktif olmadığından dolayı dünyayı yeniden yaşanabilir kılmanın zor olacağına inanmaktadır. Bu çerçevede Urgenda, mahkeme kararında da geniş şekilde ele alınan IPCC AR4 ve AR5 olmak üzere, güvenilir yayınlara atıf yaparak iddiasını kanıtlamaya çalışmıştır. Urgenda bunun küresel bir sorun olduğunu, Devlet’in emisyonlara sadece Hollanda sınırları dâhi- linde müdahale edebileceğini ve mutlak veriler ışığında Hollanda emisyonlarının daha az olduğunu ifade etmiş ve iklim probleminin dünya genelinde bir sorun olduğu gözetilirse, yüklendiği azaltımın küresel ölçekte okyanusta bir damlaya karşılık geldiğini kabul etmiştir. Ancak Urgenda’nın iddiasına göre, Hollanda, Sanayi Devrimi’nden bu yana fosil enerji kaynaklarının kullanımından kâr etmiş olan ve etmeye de devam eden zengin ve gelişmiş bir ülkedir. BM İklim Sözleşmesi bakımından bir Ek I ül- kesidir. Aynı şekilde Hollanda, dünya üzerindeki en yüksek kişi başı sera gazı emisyonu oranına sahip ülkelerden biridir – başta atmosferde uzun süre kalan tehlikeli CO 2 olmak üzere - ve BM İklim Söz- leşmesi’nin Hollanda tarafından imzalanması ve onaylanması basit bir formalite olarak kalmamalıdır. Sözleşme hakkaniyet gereğince, gelişmiş ülkelerin ulusal ölçekte liderlik etmesini şart koşmaktadır. Bundan da öte, Urgenda 2011 yılına kadar Hollanda’nın kendi belirlediği 2020 sonu itibariyle %30 azaltım hedefini çıkış noktası olarak aldığına işaret etmektedir. Bu hedef sonradan 2020 sonu iti- bariyle – AB genelinde - sadece %20 azaltım hedefine indirilmiştir ki bu açıkça, sıkı bir politik karar alım sürecinden kaynaklanmaktadır. Ancak Devlet, bu azaltım için herhangi bir bilimsel (iklim bilimi) gerekçe göstermeyi başaramamıştır. Bu esnada, Paris Anlaşması kabul edilmiş, bu anlaşma nezdinde Hollanda 2°C küresel ısınma sınırının oldukça altında kalabilmek için sera gazı emisyonlarının azaltı- mını gerçekleştirmeyi taahhüt etmiştir. Hollanda ayrıca 1.5°C küresel ısınmayı hedefleme niyetini de beyan etmiş ve 2020’ye kadar azaltım hedeflerinin güçlendirilmesi çağrısı yapmıştır. Devlet kendi emisyonlarının mutlak verilere göre daha az olduğu savına dayanarak sorumluluğundan kurtulamaz. Bu kararında Hollanda Mahkemesi, kanunlaşmamış bir politikanın yetersizliğine ve kararın yasa ko- yucuya bir şey dayatmadığına, sadece davacıların istemi üzerine hukuki bir iklim politikasının nasıl olması gerektiğine hükmetmiştir. Bu nedenle bu hususun “kuvvetler ayrılığı ilkesi” ile çatıştığı iddia- sını ortadan kaldırdığını belirtmiştir. Kararda vurgulanan diğer bir önemli nokta ise, Urgenda Vakfı’nın gelecek nesilleri temsil etmek iste- mesinin hukuken kabul edilebilir olmadığı, sadece mevcut kişilerin temsil edilebileceği hususudur. 26 Mahkemece, önlem alınmaması halinde günümüzde yaşayan en genç bireylerin iklim değişikliğinin olumsuz etkileri ile ömürleri boyunca yüzleşecek olmasının dava için yeterli ve gerekli temeli oluş- turduğu kabul edilmiştir. 27 Söz konusu karar, iklim değişikliğine karşı yeterli önlem alınmamasının Avrupa İnsan Hakları Söz- leşmesi’nin 2. maddesinde yer alan “yaşam hakkını” ve 8. maddesinde düzenlenen “özel hayat-aile hayatının korunması hakkını” ihlal ettiğine ilişkin değerlendirmenin yer alması ve insan hakları huku- kunun iklim davalarında kullanılması açısından önem arz etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşme- si’nin 8. maddesi özel hayat-aile hayatı hakkı başlığını taşısa da 1990’dan beri bireysel başvurularda çevre hakkına ilişkin davaların dayanak maddesidir. Lahey Bölge Mahkemesinin söz konusu maddeyi iklim davasında kullanması ile maddenin kapsamı daha da genişletilmiş ve aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin aksine bireysel değil kolektif hakları konu alan bir davada, Avrupa İnsan 26 Bu görüş Filipinler’de açılan Opposa davasında gelecek nesillerin -henüz doğmayan insanların-yasal olarak temsil edilebi- leceğini geliştiren doktrini marjinalleştiriyor. 27 Asel Gosseries ve diğerleri, sh. 8.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1