Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 2

17 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN ŞUBAT 2020 Güçler Ayrılığı veya Dengesi İlkesi Yasama organının asli görevi yasama işlevini gerçekleştirmek olup, söz konusu işlevini “yasama iş- lemleri” ile yerine getirir. Yargı organının yasamanın işlevindeki işlemlerle müdahalede bulunması çok mümkün olmamakla birlikte, yürütmenin işlevine girebilecek işlem yapması olasıdır. Anayasa’nın 125. maddesinin 4. fıkrasında; “Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteli- ğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.” hükmü düzenlenmiştir. Diğer taraftan yürütme organının politik işlevi olan ve “hükümet tasarrufu”, gibi isimlerle anılan ve idari yargının görevi dışındaki işlemleri nedeniyle, bu alandaki işlemlerin hükümetin yargı bağışıklığından yararlanmasının hukuk devleti ilkesine aykırı olup olmayacağı tartışılmaktadır. İklim değişikliği ile işlemlerin de hükümetçe karar verilebilecek işlemlerden olduğu ve yargı deneti- mine tabi olmayacağı düşünülebilir. Bu hususta özellikle, iklim değişikliği ile ilgili eylem planı, strateji, yol gösterici esaslar, raporlar gibi belgelerde yer alan yükümlülük ve sorumluluk belirten hükümlere karşı idari yargıda dava açılıp açılamayacağı sorunu ile karşılaşılabilir. İcrai (Kesin ve Yürütülmesi Gereken) İşlemler Kuvvetler ayrılığı ilkesi çerçevesinde yargının denetim yetkisinin kapsamı sorununun yanı sıra, ida- renin işlemi olmakla birlikte, her tür işlemin yargı denetimine tabi olup olamayacağı sorunu da gün- deme gelebilir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, idari yargıda ancak “icrai” nitelikteki işlemler için dava açılabilir. Hangi işlemler “icari” niteliktedir? Üçüncü kişiler üzerinde ayrıca başka bir işlemin varlığına gerek olmaksızın, doğrudan doğruya çeşitli hukuki sonuçlar doğuracak şekilde kamu gücünün, etki- sini gösterdiği işlemler icrai nitelikte nitelendirilmektedir. 14 İdari işlemin icrailiği, iptal davasına konu oluşturması bakımından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK.)’nda m.14/3-c bendinde “kesin ve y ü r ü t ü lmesi gereken i ş lem” olarak düzenlenmiştir. Bir idari işlemin iptal davasına konu olabilmesi için, bu işlemin aynı zamanda “etkili”, “icrai” , Kanunda belirtilen şekilde “y ü r ü t ü lmesi ge- reken bir i ş lem” olması gerektiği açıktır. Danıştay bir kararında İYUK m. 2/1-a bendi uyarınca iptal davasının “ön ko ş ulu” olarak idari işlemin kesin ve yürütülebilir olmasını aramış, 2559 sayılı Kanun’un uygulanması ile ilgili Başbakanlık Genelgesinin eki niteliğindeki “2559 sayılı Yasanın Uygulanmasında göz önünde Tutulacak Esaslar” ın ilgili hükmünün iptali istemini, bu düzenlemenin konu hakkında Başbakanlığın görüşünü belirtmekten öte bir anlam taşımadığı, kesin ve uygulanması zorunlu bir niteliğinin bulunmadığı nedeniyle reddetmiştir. 15 Bu çerçevede bir idari işlem öncesi yapılan araştırmalar, incelemeler, tavsiyeler, mütalaa ve raporlar, tutanaklar, teklif, tavsiye ve görüş gibi çeşitli biçimde ortaya çıkan (iklim değişikliğine ilişkinde bu şekilde inceleme ve araştırma raporları mevcuttur) işlemler gibi hazırlık işlemleri doğrudan iptal da- vasının konusunu oluşturmamaktadır. Yani, iklim değişikliği konusunda inceleme/ araştırma şeklinde genel ilke ve kurallar getiren, öneri ve tavsiyelerde bulunan eylem ve strateji planları, tek başına ilgi- liler üzerinde hukuksal etki yapmadığından dolayı iptal davasının konusu olamazlar. Bu çeşit rapor, eylem ve strateji planlarının iklim değişikliği konusunda oldukça fazla olduğu göz önüne alındığında, bu yazılı metinlerin uygulanması amacıyla “icrai” nitelikte hukuksal düzenlemeler (yönetmelik, ge- nelge, tebliğ gibi) ile yürürlüğe konulması gerektiği belirtilmelidir. 14 Celal Erkut, İptal Davasının Konusunu Oluşturma Bakımından İdari İşlemin Kimliği, Ankara 1990, s.119. 15 Danıştay 5. Dairesinin 16.12.1987 tarihli ve E. 1987/275, K. 1987/1789 sayılı kararı.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1