Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 2

14 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN ŞUBAT 2020 Heyetin üçüncü üyesi Yargıç Josephine L. Staton ise “bu davalarda hükümet, ABD’nin uyumlu bir yanıt için haykırdığı bir devrilme noktasına ulaştığı gerçeğini kabul ediyor, ancak felakete doğru baskı yapıyor. Sanki bir asteroit Dünya’ya yönelmiş ve hükümet tek savunmamızı durdurmaya karar ver- miştir” diyerek ateşli bir muhalefet görüşü vermiştir. Rushlow " mahkemenin davacının taleplerini aşırı basitleştirdiğini, çünkü kararın, davada talep edilen ve gençlerin haklarının ihlal edildiğine dair bir beyan ve bir iznin anayasaya aykırı olduğunu bildiren diğer çareleri kabul etmediğini belirterek, Mahkemenin esasen küresel olarak iklim değişikliğini düzeltmeyeceğini ve bu yüzden görünüşe göre hiçbir şey yapmamaları gerektiğini” ifade etmiştir. Anılan mahkeme kararı sonrasında ABD basınında konuya ilişkin çok sayıda görüş bildirilmiş ve kimi görüşlerde “bazı kişilerin mahkemelerin neler başarabileceğine ilişkin beklentilerini azalttığı” ifade edilirken, kimi görüşlerde ise, “aslında yolun daha fazla davaya açılması için kapıyı açabileceği” ve “bu durumun diğer davaların gelecekte başarılı olamayacağı anlamına gelmediği” hususu savunul- muştur. İklim Değişikliği Davalarının Özellikleri -Mahkemenin yetkisinin tartışılması, yani, bir mahkemenin, talep edilen iddiaları dinleme ve çöz- me yetkisine sahip olup olmadığı sorunu gündeme gelmiştir. Geleneksel uygulamalar değişmekle birlikte, mahkemeler genellikle yalnızca zarar ile şikâyet edilen eylem (veya eylemsizlik) arasında iddia edilen nedensellik bağının bulunduğu durumlarda uyuşmaz- lığa çözme yetkisine sahiptir. İklim değişikliği davalarında, bu durum bazen davacılar için önemli bir engel oluşturmaktadır. Yetkilerin ayrılması ile ilgili olarak, özellikle bir kamu kurumunun eylemsizliğini değerlendirmek için mahkemenin uyuşmazlığı görmesini talep eden davalarda, mahkemelerin hangi yetkinin kullanılmadığına veya kurumun yaklaşımını gözden geçirmesi için onları yönlendirmesine izin verdiğine karar verebilmesi gerekir ki bu durum pek çok hukuk sisteminde zor görülmektedir. -İklim değişikliği davalarında, uluslararası hukuk, anayasal hükümler, yasa veya idari düzenleme- ler de dahil olmak üzere çeşitli hukuki normlara başvurulabilir. Bazı durumlarda, davacılar bunlardan bir tanesini veya bunların bir birleşimini taleplerinin yasal da- yanağı amacıyla göstermektedirler. Kanuni bir hükmün iklim değişikliğini azaltma taahhütlerini dile getirdiği durumlarda ve bu durum vatandaşlara uygunsuzluk için dava açma yetkisi verirse, yasayı iddia edilen gerekçelerle uygulama görevi oldukça kolaydır. Ancak, davacıların mahkemeden ik- lim değişikliğine ilişkin açıkça öngörmeyen bir yasal yetkiyi uygulamalarını talep ettiği durumlarda mahkemenin görevi oldukça güçtür. Çünkü yargı mercileri kararlarında yasamanın yerine geçtikleri iddialarıyla karşılaşma endişesiyle daha dikkatli davranmaktadırlar. -Mahkemeler yalnızca yasaların izin verdiği hukuk yollarını kabul edebilirler. Aranan çözüm bir devlet kurumu adına daha etkin bir iklim eylemi ise, mahkemeler bu kuruma uy- masını istemek için ya da kurumun yaklaşımını tam olarak ne şekilde değiştirmesi gerektiğini belirt- mek için bir temel belirlemelidirler. 2010’ lu yıllarda, iklim değişikliğine karşı ulusal ve uluslararası çabaların sonucu bu hususları düzenle- yen yasalar sayı, nitelik ve önem bakımından artmıştır. 11 Bu yasalar yeni haklar tanıdıkça ve yeni görev- 11 E. Somanathan et al., National and Sub-national Policies and Institutions, in Climate Change 2014: Mitigation of Climate

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1