Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 2

12 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN ŞUBAT 2020 maktadır. Paris Anlaşması 1,5 °C ile 2 °C’yi aşan ortalama küresel ısınmayı engelleme hedefine yönelik ulusal taahhütler listesi belirlemiştir. Davacılar, bu düzenlemeleri, iklim değişikliğine ve etkilerine karşı bireysel hakları korumak için ulusal hükümetlerin çabalarının yeterliliği veya ye- tersizliği konusundaki tartışmalarda kullanmaya başlamıştır. İklim değişikliği davaları ile belirgin ve ortaya çıkan eğilimlerin tartışılması sağlanabilir: 5 - Vatandaşlar ve sivil toplum kuruluşları, hükümetlerini iklim ile ilgili taahhütlerden sorumlu tutma- ya çalışmaktadırlar. - Birçok durumda, hükümet eylemlerine veya eylemsizliğine karşı mücadele etmek için yapılan itirazlar, iklim değişikliğine özgü olmayan anayasal ve yasal hükümlere atıfta bulunmaktadır. Bu gibi durumlarda, siyasi hedeflerin yanı sıra bilimsel hedefleri de içeren uluslararası iklim anlaşma- larına yapılan atıflar bu iddiayı sıklıkla desteklemektedir. - Birçok durumda bir proje veya politikaya yönelik zorluklar, hem çıkarılan fosil yakıtların yanma- sından kaynaklanan emisyonlar şeklinde, hem de esneklik ve uyarlanabilen kapasitedeki bozul- malar şeklinde, kaynak çıkarımı ve iklimle ilgili etkiler arasındaki bağlantıları belirlemektedir. Bu zorluklar, bu bağlantıları yasal olarak anlamlı kılmayı ve ya dikkate almayı ya da doğal kaynak yönetimine alternatif bir yaklaşımı zorunlu kılmayı amaçlamaktadır. - Politika yapıcıların (dikkate değer istisnalar dışında) genel olarak doğru olarak kabul ettikleri, emisyonlar ve iklim değişikliği arasındaki ilişkinin (sebep-sonuç ilişkisinin) bilimsel olarak anla- şılması üzerine, birçok durumda, bu emisyonların küresel iklim üzerindeki etkilerini tam olarak tespit ederek bunları üreten kuruluşlar için sorumluluk oluşturulmaya çalışılmaktadır. - İklim değişikliğinin teknik anlayışı ve gelecekteki sıcaklık ve hava koşulları ile ilgili tahminlerin kalitesi iyileşmektedir. Uyum çabalarının bu gelişmelere ayak uyduramadığını kabul eden davacı- lar, uyum sağlamadaki başarısızlıkların öngörülebilir, maddi zararlarla sonuçlandığı durumlarda, ilgililere sorumluluk atfetmeye ilişkin iddialarda bulunmuşlardır. - Davacılar, bir ülkenin güven kaynaklarının bütünlüğünün gelecekteki nesiller için devlet sorumlu- luğunu tayin eden kamu güven doktrinine 6 dayanarak iklim eylemi için itirazlarda bulunmaktalar. Bu tür iddialar, bireylerin temel hakları ve nesiller arası eşitlik ile ilgili soruların yanı sıra yargı, yasama ve yürütme organları veya hükümetlerin işlevleri arasındaki güç dengesi hakkındaki en- dişeleri de beraberinde getirmektedir. Bugüne kadarki iklim değişikliği davalarının çoğu kuzey yarımküredeki gelişmiş ülkeler ile Avustralya ve Yeni Zelanda mahkemelerinde görülmüştür. Küresel Güney’deki (Global South) davalar ve mah- kemeler, gelişen iklim değişikliği dava teorilerini kullanmayı ve uygulamayı yeni öğrenmeye başla- mışlardır. 5 Age. sh. 4. 6 Modern çevre hukukunun temel taşlarından biri olan Kamu Güveni Doktrini, sahip olunması, korunması ve temel doğal ve kültürel kaynakların kullanımı ile ilgilidir. Kamu Güveni Doktrini, devletin kendine özgü özellikleri ve merkezî önemlerinden dolayı, belirli doğal kaynakların, güven içerisinde ve tüm vatandaşlar adına korunduğunu savunmaktadır. Doğal kaynaklar geleneksel olarak ya belirli bir devletin egemenliği altında ya da sözde küresel müştereklerde bulunur. Kaynakların bir dev- let tarafından tutulduğu yerlerde, Kamu Güven Doktrini’nin özü, devlet veya devlet otoritesinin, yediemin (güvenilir kişi) olarak, halkın “çevre sermayesi” nin idaresine bir güven görevidir. Bu kaynaklar, toplumun genelinin yararı ve kullanımı için devlet tarafından güven içinde tutulmalıdır. Halkın kapsamına şimdiki ve gelecekteki nesiller girmektedir. Devlet, tahakkuk edecek kamu yararı, kamu kullanımının kaybından veya ondan türetilen “sosyal servet” den ağır basmadığı sürece, güven özelliğini kaybetmemeli ve devretmemelidir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1