Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 1

58 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN EKİM 2019 Kararlar Çoğunluğun ihlal kararı verirken, AİHM’in su kirliliğinin çevresel sonuçlarını irdelediği Dzemyuk/ Ukrayna kararında su kirliliğinin barındırdığı çevresel tehlikelerin kamu makamlarınca dikkate alın- madığı gerekçesiyle Sözleşmenin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermesini (§ 32) gözönünde bulundurduğu görülmekte ise de anılan başvuru, ailesiyle birlikte yaşadığı evinin ve kullandığı su ku- yusunun 38 metre yakınında mezarlık yapılması ve bunun için doğalgaz tesisi kurulması söz konusu olan ve buradaki su kuyuları dışında su kaynağı bulunmayan bir başvurucu ile ilgilidir. Bu başvuruda ise, başvurucuların yaşadığı köyün yakınından geçen akarsuyun dışında köyün içme ve kullanma suyunun olduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi, çevre meselelerinin Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında değerlendirilebilmesi için belirli şartlar aranmakta; bu bağlamda söz konusu çevresel rahatsızlığın başvurucuların özel ve aile hayatı üzerinde doğrudan bir etkide bulunması ve çevre kirliliğinin belirtilen değerler üzerindeki et- kisinin asgari bir şiddet derecesine ulaşması gerekmekte, başka bir ifadeyle söz konusu kirliliğin ciddi bir boyuta ulaşması aranmaktadır (Mehmet Kurt [GK], B. No: 2013/2552, 25/2/2016, § 58). Bu konuda aranan asgari ağırlık eşiğinin değerlendirilmesi, her somut olayda çevresel etkinin yoğunluğu, süresi, fizikî ve ruhî etkileri ile çevrenin genel durumu ve başvurucunun çevre kirliliğinin kaynağına yakınlığı gibi unsurlar çerçevesinde değerlendirme yapılmasını zorunlu kılmaktadır (Mehmet Kurt, 58). AİHM içtihatlarında da, inceleme konusu çevresel etkinin Sözleşmenin 8. maddesinde öngörülen gü- venceleri etkin hâle getirebilmesi için aranan ağırlık eşiğinin tespitinde, genel olarak başvuruculardan söz konusu etki derecesini ortaya koyan somut veriler sunmasının beklendiği görülmektedir (Meh- met Kurt, § 68). Mahkememizce de, ilke olarak, başvuruya konu ihlal iddiasıyla ilgili deliller sunarak olaya ilişkin iddi- alarını ve hangi Anayasa hükmünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle hukukî iddialarını kanıtlama yükümlülüğünün başvuruculara ait olduğu kabul edilmekte (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §19); bunun yerine getirilemediği başvuruların kanıtlanamamış şikâyet nedeniyle açıkça dayanaktan yoksun olması sebebiyle kabul edilemez olduğuna karar verilmektedir. Somut olayda akarsuyun köyün yakınından geçmesi sebebiyle bir müdahalenin bulunduğu, ancak zarar riskiyle ilgili bir somutlaşmanın olmadığı değerlendirilmektedir. Aynı konuya ilişkin önceki ka- rarlarımıza göre ihlal sonucuna ulaşılabilmesi için maddî zarar şartı aranmamakla birlikte, zarar riski- nin somutlaşması, bunun kanıtlarıyla ortaya konulması ve açıkça anlaşılması gerekmektedir. Diğer ta- raftan, aranan ağırlık eşiğinin tespitinde başvuruculardan beklenen söz konusu etki derecesini ortaya koyan somut verilerin sunulmadığı, hatta kirlendiği belirtilen akarsuyun başvurucuların yaşadığı köye ve evlerine olan mesafesinin bile başvuru formunda belirtilmediği görülmekte ve bu husus çoğunlu- ğun kararından da anlaşılamamaktadır. Bu itibarla, incelenen bireysel başvuruda yukarıda belirtilen şartlar gerçekleşmeden ihlal sonucuna ulaşıldığı düşünülmektedir. Bu sebeplerle, başvurucular tarafından ileri sürülen iddialar temellendirilemediğinden, başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olmasından dolayı kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği dü- şüncesiyle, çoğunluğun kabul edilebilirlik ve ihlal kararına katılmıyorum. Üye M. Emin KUZ

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1