Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Bülteni Sayı 1

20 TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu BÜLTEN EKİM 2019 kaybettiği Kartal’daki binanın da imar barışı başvurusu olduğu açıklandı. Yaşanan her sel olayından sonra “500 yıldaki rekor yağışların” bu olaylara neden olduğu yetkililer tarafından bir gerekçe ola- rak kamuoyuna sunulmaktadır. Sağanak yağışların artması iklim değişikliğinin bir sonucudur. Günlük olarak metrekareye 100-150 mm yağış düşmesi oldukça sık karşılaşılan bir durum olmaya başlamıştır. Hatta 2018 yılında Antalya Kemer’de günlük 490,8 mm kadar yağış düştüğü ve bunun da bir rekor ol- duğu Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından açıklanmıştır. 2018 yılında ülkemizdeki yıllık ortalama toplam yağışın metrekarede 659 mm kadar olduğu dikkate alındığında Kemer’deki yağışların boyutu daha iyi anlaşılacaktır. Üstelik yapılan tüm bilimsel çalışmalarda her türlü aşırı hava olayının gelecekte çok daha şiddetleneceği ve uç değer rekorlarının kırılacağı da bilinmektedir. Ancak binaların ya da altyapı tesislerinin su baskınına uğraması, istinat duvarlarının yıkılması, direklerin devrilmesi gibi çok sayıdaki afet iklim değişikliği nedeniyle değil iklim değişikliğine uyum önlemlerinin alınmamasından kaynaklanmaktadır. Yapılması gerekenler dere ve taşkın yataklarındaki yerleşimlerin imar barışı ile affedilmesi yerine bunların kaldırılması, her türlü afet için afet risk haritalarının üretilmesi ve bu hari- taların kamuoyuna açılması, yol, metro, tünel, altgeçit gibi alt yapı çalışmalarında geçmişteki yağışlar değil gelecekte olabilecek yağışlar dikkate alınarak planlama yapılması ve dere havzalarındaki en ufak yapılaşmanın dahi yüzeysel akışı arttırarak sellere neden olabileceğinin dikkate alınmasıdır. Bu önlemler olası afetleri önlemek ya da beklenen iklim değişikliği etkilerine karşı uyum sağlamak için çeşitlendirilebilir. Kent ikliminin düzenlenmesi, kentsel ısı adası etkisinin azaltılması ve suyun toprağa sızdırılması için yeşil alanların arttırılması, kurak dönemler için yağmur suyu hasadı, fırtına ve hortum zararlarına karşı kent içindeki yeşil alanlarda kışın yaprağını döken türlerin kullanılması, ağaçların sağlığının izlenmesi ve budamalar yapılması, reklam panosu gibi yapıların sabitlenmesi uyum önlem- lerine dair birkaç örnek olarak verilebilir. 4. Küresel Isınma ve İklim Değişikliği ile İlgili Diğer Olaylar 2018 yılında afetler haricinde küresel ısınma ve iklim değişikliği ile doğrudan ya da dolaylı olarak ilgili olan başka olaylar da yaşandı. Bunların en önemlileri arasında Eskişehir Alpu, Çerkezköy ve Kırklareli’nde kömürlü termik santral kurulmasına yönelik girişimlerdi. Önceki yıllarda da Çanak- kale, Amasra, Konya, İskenderun Körfezinde gibi yerlerde de kömürlü termik santraller kurulması yönünde atılan adımlar dikkate alındığında mevcut termik santrallere ek olarak 60 kadar kömürlü termik santralın gündemde olduğunu söylemek mümkün. Kömürlü termik santraller neden olduk- ları hava kirliliği olaylarına yanı sıra, arazi kullanım değişiklikleri ve fosil yakıt tüketimini arttırarak küresel ısınmayı da arttırmaktadır. Ülkemiz dünya üzerinde 1990 yılına göre sera gazı salımlarını en fazla arttıran ülkeler arasındadır. 1990 yılında 211 milyon ton CO 2 eşdeğeri olan sera gazı sa- lımları 2016 yılı itibarıyla 496 milyon ton CO 2 eşdeğerine yükselmiştir (TÜİK, 2018). Bu sera gazı salımlarının % 73’ü ise enerji üretiminden kaynaklanmaktadır. Enerji üretiminde dışa bağımlılığın azaltılması gerekçesiyle fosil yakıt tüketen termik santrallere ağırlık verilmesi küresel ısınmayı art- tırıcı etki yapmaktadır. Bunun yerine enerji verimliliğini arttırmak, enerji yoğun demir çelik ya da çimento sektörlerden vaz geçmek ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık vermek öncelikli hedef olmalıdır. Ancak yenilenebilir enerji yatırımlarında da ciddi sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunlar örneğin HES ve RES’lerin büyük bir çoğunluğunun orman alanlarına yapılması ve bu yatırımların orman alanlarında habitat parçalanmasına ve ormansızlaşmaya neden olmalarının önüne geçilmesi gerekmektedir. Güneş santrallerinin de orman alanlarına yapılması yönünde girişimler bulunmakta olup, bu tür enerji yatırımlarının yenilenebilir olabilmesi için öncelikli olarak doğal varlıklara ve eko- sistemlere zarar vermemesi gerekmektedir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1