İdare ve Vergi Hukuku Bülteni Sayı 1

İDARE VE VERGİ HUKUKU BÜLTENİ 16 koyucu, konu vekalet ücretine geldiğinde idari işlemlere parasal değer atfedilemez demektedir. Yasa koyucunun avukatların vekalet ücretine getirdiği bir diğer sınırlama ise İYUK 28/2 maddesinde karşımıza çıkmaktadır. Buna göre konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılacak ve birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunacaktır. İdareye verilen bu ayrıcalık adli yargıda görülmemektedir ve hatta aynı davanın karşı tarafı olan davacılara dahi tanınmamaktadır. Devlet gerçekleştirdiği hukuka aykırılığı mümkün olan en kısa sürede telafi etmelidir. Mahkeme kararının yerine getirilmesinde kendisine verilen süre azami 30 gündür. Devletin kararı içeren tebligatı aldığı gün yerine getirebileceği durumlarda 30 günün dolması beklenmemelidir. Avukatın vekalet ücreti talebini yazılı olarak yapması ve otuz gün beklemesi yasa koyucunun idareye tanıdığı haksız bir imtiyazdır. Bir yandan müvekkillerin alacağının icraya konulması ve böylelikle alacağının tahsili en az bir ay engellenirken, avukatın icra vekalet ücretine hak kazanması da haksız yere engellenmiştir. Vekalet ücretinin kaybına ilişkin getirilebilecek bir diğer eleştiriyi ise kendimize yapmak gerektiğini düşünüyorum. Yukarıda vergi davalarının hukuki niteliğinin genellikle iptal davası olduğundan bahsetmiştim. Ancak KDV iadesi davaları gibi tam yargı davası niteliği taşıyan vergi davaları da bulunmaktadır. Burada devletin kasasına haksız yere giren paranın iadesi talep edilmektedir. Görüleceği üzere yargılamanın konusu iptal değil haksız ödenen paranın iadesidir. Özelde vergi yargılamasında, genelde ise idari yargıda tam yargı davaları, adli yargıda görülen tazminat davaları ile benzerlik göstermektedir. Dolayısıyla da vekalet ücretinin aynen tazminat davalarında olduğu gibi nispi olarak belirlenmesi gerekmektedir. Ancak uygulamada durum bu şekilde değildir. Türkiye Barolar Birliği Asgari Ücret Tarifesi’nde vergi davalarında ücret düzenlemesi, İkinci Kısın Birinci Bölümde “Yargı Yerlerinde, İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olsa veya Para ile Değerlendirilse Bile Maktu Ücrete Bağlı Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret” başlığı altında düzenlenmiştir. Yani vergi davası iptal davası ya da tam yargı davası niteliğinde olsa bile ödenecek ücret, dava konusu miktar ne kadar büyük olsa da maktu olarak öngörülmüştür. Dolayısıyla tam yargı niteliğindeki vergi davalarını kazanmasına rağmen mahkemeler Tarife’den dolayı avukatlara maktu vekalet ücreti öngörmek zorundadır. Türkiye Barolar Birliği Asgari Ücret Tarifesi’ndeki bu uygulama yeni değildir. Yıllardır süre gelen ve gündeme getirilmeyen bir düzenlemedir. Ancak belirtmemiz gerekir ki, avukatların iş sahalarının genişletilmesi kadar, mevcut iş alanlarındaki kazançlarının korunması Barolarımızın, TBB’nin ve nihayetinde biz avukatların sorumluluğundadır. Bu konuya şimdiye kadar ciddi kafa yorulmamasının ve TBB’den bu konuda değişiklik talep edilmemesinin sebebi vergi uyuşmazlıklarına bakan avukatlarının sayısının azlığı olabilir. Ancak Tarife’de tam yargı davalarında vekalet ücretinin nispi olmasına yönelik değişiklik, genç meslektaşların vergi ve idari dava alanlarına yönelmesini artıracak, onlara yeni kazanç alanları sağlayacaktır. Elbette ki vergi yargısında karşı vekalet ücretleri konusuna ilişkin söylenecek çok söz, aşılması gereken çok yol vardır. Bu konuda en büyük sorumluluk da kuşkusuz ki TBB İdare ve Vergi Hukuku Komisyonumuza düşmektedir. Bu nedenle karşı vekalet ücretine ilişkin sözümüzü bu sefer çuvaldızı kendimize batırarak ikinci sayımızda da söylemeye devam edeceğiz.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1