Makul Sürede Yargılanma Hakkının Korunması

5 MAKUL SÜREDE YARGILANMA HAKKININ KORUNMASI MEVCUT DURUM VE ÖNERİLER ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi açısından bir önem taşımamakta”dır diyerek bireysel başvuru yolunun objektif işlevini öne çıkarmaktadır. Oysa ki, bireysel başvurunun sübjektif ve objektif işlevleri birbiriyle yarışan ya da birbirinin yerine geçen değil, birlikte bulunan işlevlerdir. Kaldı ki, 1982 Anayasası, bireysel başvurunun objektif işlevini önceleyen herhangi bir düzenleme içermemektedir. Aksine, Anayasa’nın 148. maddesi kişilerin, anayasal haklarının kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla ve ihlalin giderilmesi talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurabileceğini düzenlediğine göre, Anayasa’nın bu başvuru yolunun sübjektif işlevini öncelediği bile ileri sürülebilir. Mahkeme, makul sürede yargılanma hakkının ihlaline yönelik bireysel başvuruları inceleyip tazminata hükmetmeyi sürdürmesinin bireysel başvurunun ikincilliği ile bağdaşmadığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 80/1(ç) maddesindeki “Bölümler ya da Komisyonlarca saptanan herhangi bir başka gerekçeden ötürü başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmemesi” hükmüne dayanarak başvuru hakkında düşme kararı vermiştir. Anayasa Mahkemesi, bu kararında Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 80/1 (ç) maddesindeki takdiri düşme nedenini kişisel hak ihlali iddialarını tamamen gözardı edebilecek biçimde genişleterek yorumlamıştır. Bir başka deyişle, Mahkemeye göre, anayasal önem ölçütü sağlanmıyorsa sübjektif işlev incelemeyi gerektirse bile düşme kararı verilebilir. Oysaki bu düzenlemenin Anayasa Mahkemesine düşme kararı verme konusunda mutlak bir takdir yetkisi tanıdığı söylenemez. Mahkeme bu takdiri yetkisini ancak incelemenin sürdürülmesinin sübjektif işlevi yerine getirmek konusunda bir rolünün kalmadığı durumlarda kullanabilir. Mahkeme, bu kararında makul sürede yargılanma hakkı ile ilgili olarak Türk hukuk sisteminde mevcut olan yapısal so-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1